Bana Öğretmenini Söyle;
Sana Kim Olduğunu Söyleyim…
Öğrenci öğretmenin elinde şekillenmeyi bekleyen bir çamurdur usta bir heykeltıraşın eline düşmeyen öğrencinin vay haline…
Öğrenci okula başladığı zaman küçücüktür, zihni boştu, zihin ne verirsen onu almaya müsaittir ve en önemlisi öğretmenine hayrandır. Onu dünyanın en bilgili insanı olarak görür; çünkü birçok şeyi ilk defa ondan duymuştur. Peki öğretmenlerimiz gerçekten hayran olunacak niteliğe sahip midir yoksa öğrenci zaten boş geldiği için onun en iyisi olduğunu mu sanmaktadır.
Eğitim sistemimiz eğer kötüye gidiyorsa bunun en temel sebebi öğretmendir, öğretmene dayatılan sistemdir, yönetim ve idarecilerdir. Bu hiyerarşik düzende en son öğretmenin elinden çıkar öğrenci demek ki biraz da vicdan meselesidir.
Aslında önce vicdan meselesidir. Maddi yanını, kutsallığını bi kenara bırakalım, gözünün içine bakan, her söylediğinin doğru olduğuna inanan öğrenciler varken karşında öğretmenin kötü olma gibi bir lüksü olmamalı.
Üzülerek gözlemliyorum ki niteliksiz ve vicdan yoksunu öğretmen çok fazla etrafımızda.
Bunun birinci nedeni fen edebiyat fakültesi mezunlarına üç dört ayda formasyon verip hadi sen öğretmen oldun denmesidir. Bu eğitim fakültelerinde 4 yılda tamamlanır.
Alan bilgisi istediği kadar olsun fen edebiyat fakültesi mezununun öğretmenlik yeterliliği olmadıktan sonra hiçbir işe yaramaz.
Devlet KPSS puanıyla alıyor öğretmeni standart belli de ya özel okullar, orda standart belli değil işte tamamen kurum müdürlerinin kişisel düşüncelerine veya çıkarlarına göre değişiyor.
Öğretmenlik ciddi anlamda sorumluluk ve vicdan gerektiren bir iş, yüzlerce çocuk yetiştiriyoruz ve sorumluluğun en çoğu bizde.
Sorumluluğunun farkında olmayan, en kötüsü de vicdanı olmayan bir öğretmene denk gelmesin kimsenin çocuğu, yakını…
Ayaklar altına alınmaması, baş üstünde tutulması gereken bu mesleği hakkını veren, örnek olan, ışık tutan, çağdaş adaylara verelim ki geleceğimiz şansa kalmasın.
Gelecek nesil bizlere emanet…
Serhat Şahin