ÇAĞIN HASTALIĞI “İSRAF “
ÇAĞIN HASTALIĞI “İSRAF “
Yüce Allah insanı en güzel şekilde yaratmıştır. Kainattaki görünür görünmez her şeyi, tüm nimet ve rızıkları onun emrine sunmuştur. Allah’ın insanlar için sunduğu bu nimetleri, dengesizce kullanması israftır. Allah Teala kötü bir huy olan israfı yasak etmiştir. Nitekim ayeti kerimede “Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz, Allah israf edenleri sevmez.” (Araf 31) buyurmaktadır.
İsraf etme! Çünkü Savurganlar, şeytanların dostlarıdır. (İsra 26,27) buyurulmaktadır.
İsrafın tanımını yapacak olursak: gereksiz harcama, gereksiz tüketim, savurganlık, tutumsuzluk anlamına gelir. İsrafa sapana da müsrif denir. Dini terbiyeden uzak, ahlaki değerlerden yoksun, manevi değerleri bilmeyen kimseler daha çok israfa girmektedirler. İsraf, çağımızın en büyük salgın hastalıklarındandır. Bulaştığı toplumları yokluğa, sefalete sürükler. Dinimizde israfın her çeşidi haramdır. İsraf dediğimiz de akla sadece ekmek israfı, su israfı gelmektedir. Oysaki israf hayatımızın her alanında. Sıralayacak olursak; ömür israfı, zaman israfı, insan israfı, sağlık israfı, akıl israfı... vs
Yaşadığımız çağ da insanların çoğu neredeyse israf bataklığına saplanmış durumda. Hayatın neresinden bakarsak her taraf israf denizinde boğulmakta. Tüketim çılgınlığı insanları esir almış durumda. Hiç ihtiyacı olmadığı halde fazla fazla alınan yiyecekler, giyecekler, eşyalar, yazlık- kışlık evler, çeşit çeşit İhtiyaç fazlası araçlar... İnsana emanet olarak verilen malı saçıp savurmak, gereksizce harcamak insanlar arasındaki ekonomik dengeyi, aile düzenini bozmakta, kişiler arasında kıskançlık boyutuna ulaşmaktadır. Mümin ne israf etmeli ne de cimrilik yapmalıdır. Makbul olan orta yolu bulmaktır. Acıkmadan ya da doyduktan sonra fazla yemekte israftır. Ahireti kazanmak isteyenlere, gerektiği kadarıyla kanaat etmek, fazlasını hayra vermek yakışır. İnsanlara yardım etmek için çalışıp çabalamak, nafile bir ibadetten daha çok sevaptır. Cennetin yüksek derecelerine mal ile kavuşulur. İnsanı başkasına muhtaç olmaktan koruyanda maldır. Sadaka vermek, fakirlerin imdadına yetişmek, camiler, çeşmeler, okullar, hastaneler, köprüler gibi hayırlar da mal ile olur. Hac, kurban, zekat ibadeti, bunların hepsi mal ile yapılan ibadetlerdir. Onun içindir ki israf etmeyip malın kıymetini bilmek lazımdır.
Abdest ve gusül de fazla su kullanmak da israftır. Bir gün abdest almakta olan Sa’d Ebi Vakkasa rastlayan Hz. Peygamber onun fazla su kullandığını görünce “Bu ne israf!” Ey Sa’d buyurması üzerine Sa’d: “Abdestte de israf olur muymuş der. Ve bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz: “Evet akmakta olan bir nehrin başında bile olsan “diye cevap vermiştir.
Maalesef en büyük israf bize ait olmayan Devlet dairelerinde, Belediyeler de; kağıt israfı, güpegündüz elektriklerin yanması, su, petrol, doğalgaz, makam arabası, törenler de yapılan israflardan bazılarıdır. Son günlerde yaşadığımız ekonomik saldırıların karşısında sağlam bir duruş sergileyen devletimiz ve milletimizin yapması gerekenlerden en önemlisi de mali konularda milletçe kenetlenerek vatanına, parasına, bağımsızlığına sahip çıkmasıdır.
Akıp gitmekte olan zaman, insan için dünya ve ahiret hayatının hazinesidir. Akıp giden her saniye, her dakika, her saat, her gün, insanoğlunun ömründen götürmektedir. Hayat, Allah’ın her canlıya bir defa kullanmak üzere sunduğu son derece kıymetli bir nimettir. İnsan ömrü sınırlıdır ve bir gün nihai sonlanacaktır. Bu dünyada ne kadar yaşayacağını bilmeyen bir insanın kendisine verilmiş bu süreyi hesapsızca harcaması, israf etmesi ne acayiptir! Kişi kendisiyle iç muhasebe yaparak; Rabbimin bana verdiği imkanları, nimetleri nasıl ve nerede kullandım? Müslüman kardeşlerime de pay ayırabildim mi? Bize verilen bu bedeni nerelerde niçin yordum? Gençliğimi, ömrümü nerede yıprattım? Allahu Teala’ya vereceğimiz cevap ne olurdu hiç düşündük mü? Attığımız her adım, aldığımız her nefes, yaptığımız her hayr ve şer ahirette karşımıza mutlaka çıkacaktır.
Bilinmelidir ki, İsraf salgın bir hastalıktır. Canı, malı, ruhu çöküntüye uğratır. İsrafın miktarı ne olursa olsun zararı büyüktür.
Bizlerde Peygamberimizin yaptığı gibi, doymayan nefisten Allah’a sığınalım. Selam ve dua ile...