HAYVAN HAKLARI
HAYVAN HAKLARI
Son zamanlarda ülkece gündemimizde olan bir diğer konu ile bu hafta sizlerleyim. Konumuz: Hayvan hakları.
Bu dünya sadece biz insanlara ait değil, başkaca pek çok canlı ile gezegenimizi, yaşam alanımızı paylaşıyoruz. Bizim olduğu kadar onların da bu dünya. Ancak bilinen en tehlikeli tür olan insan oldukça yıkıcı ne yazık ki. Kendi konfor alanımızı genişletmek uğruna nice canlının dünya üzerindeki yaşamının sonunu getirdik, birçok canlının neslinin sona ermesine sebep verdik. Önüne geçilemeyen bir hızla da dünyaya ve diğer canlılara dolayısıyla yine kendimize zarar vermeye devam ediyoruz.
Türk hukuk sisteminde, hayvanların korunmasına ilişkin bağımsız bir yasal düzenleme yapılması ihtiyacı uzun bir süre kendisini hissettirmiş, söz konusu ihtiyaç ancak 2004 yılında 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun kabul edilmesi ile karşılanabilmiştir. Söz konusu kanun hayvanları koruma konusundaki genel çerçeveyi ve prensipleri belirlemiştir. Adı geçen kanunun sahipsiz sokak hayvanlarını da kapsamına alması daha önceki duruma göre ileri bir adım olarak değerlendirilebilirse de kanunun uygulanması konusunda bazı hususlarda önemli eksiklikler bulunmaktadır.
Zira söz konusu kanun, hayvanların vücut bütünlüğüne yönelik saldırıları işkence benzeri fiilleri hukuk sistemimizce suç değil kabahat olarak değerlendirmiş ve bu kapsamda yaptırım olarak sadece idari para cezalarını öngörmüştür. Bu nedenle hayvanlara karşı kötü muamele yapılması halinde uygulanacak yaptırımlar yetersiz kalmış, hayvanlara yönelik suç işleyenler onların yaşam hakkına saldıranlar, mahkeme karşısına dahi çıkarılamamıştır. Esasen bu durum hayvanların eşya olarak değerlendirilmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Zira 5199 sayılı kanunda hayvanların eşya olmadıklarına dair açık bir düzenleme bulunmamaktadır.
Bu bağlamda, kanuni düzenlemelerin yanı sıra, en temel ihtiyacın insanların hayvanlara karşı olan bakış açısının değişmesi ve temel bilinç düzeyinin yükseltilmesi olduğu açıktır. Okullarda verilen hayvanları korumaya yönelik teorik bilgilerin yanı sıra sevgi, saygı gibi birtakım evrensel değerlerin üzerinde durularak öğrencilerin bu değerleri anlamaları, hayatlarını bu değerlere göre yaşamaları sağlanmalıdır. Bu nedenle yapılacak yasal düzenlemelerin yanı sıra eğitimin katkılarıyla da küçük yaşlarda bu bilinç oluşturulmalı, aileden başlayarak hayvan sevgisi aşılanmalı, insan ve hayvan arasındaki etkileşim ve iletişimin artırılması amaçlanmalıdır.
Sonuç olarak her ne gerekçeyle olursa olsun insanın her şeyi tüketme ve mülk edinmekle ilgili hırsı, tür olarak yalnızca insanın var olduğuna yönelik inanışı terk edilmeli; yaşamın bir bütün olarak var ya da yok olma tehlikesine karşı yeryüzünün bir canlı organizma olduğu gerçeği unutulmamalı, yeni bir hukuki anlayış çerçevesinde sorunlara çözüm yolları aranmalıdır. Zira hayvanlar çevrenin doğal birer unsuru oldukları için hayvanların korunmasının çevrenin korunması hususunda vazgeçilmez olduğu sonucu hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır.
Kaynak: Onur Akbulut, Nesrin Çobanoğlu, Türk Hukukunda Hayvanların Korunmasına İlişkin Yasal Mevzuat, Bu Mevzuata Göre Hayvanların Hukuki Durumları, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2020