GELECEĞE BİR BAKIŞ

Yayınlama: 06.05.2024
Düzenleme: 06.05.2024 15:47

 

GELECEĞE BİR BAKIŞ

 

İnsan kapasitesi hep bir gizem oldu insanlık için. Beyin bile bütünüyle gizemi çözülememiş bir bilinmez iken insanın ufkuna sınır koymanın mümkün olamamasıyla beraber henüz kendimizi tanıyamadan büyüleyici cinsten bir teknoloji dünyasında yaşar olduk.

 

Beynin potansiyelini, yapabileceklerini tam olarak çözemedik belki ancak beynin tüm potansiyeline ulaşma arzumuzu gerçekleştirmemize ramak kaldı gibi görünüyor. Son zamanların en sansasyonel gelişimi: Beyin Çipi Teknolojisi. Bu teknoloji ile beraber beynimize yerleştirilen küçük bir çip ile kullanmakta olduğumuz tüm teknolojik aletleri düşünce gücümüzle yönetebilmemiz, dil becerileri gibi becerilerimizi zaman harcamaksızın geliştirebilmemiz ve çeşitli hastalıkların (alzheimer, felç vb.) çözümüne kavuşabilmemiz amaçlanıyor.

 

Organik anlamda bildiğimiz insan kavramı belki de son zamanlarını yaşıyor dünya üzerinde. Siborg mühendisliğinin de gelişmesiyle yarı robotlaşacak insan türü artık başka bir türe dönüşmenin eşiğinde. Belki insan ömrü 300-400 seneye erişebilecek; yapay organlar, yetiştirilen bedenler, aktarılan bilinçler ile makinelerle birleşecek başka bir tür olacak ancak çok daha uzun yaşayacak. Her zaman geldiğimiz noktadayız, insan ve sonsuz olmak arzusu…

 

Peki, makinelerle bütünleşme sürecinde insanoğlunu ne beklemekte? “Ötekileştirme” sorunu ile nasıl mücadale edeceğiz? Özellikle de bu varlıkların “ötekileştirilme” sorunuyla yüz yüze gelmesi ve“öteki” kılınmalarına dair itirazlar genellikle hak, özgürlük ve eşitlik talepleri şeklinde gündeme gelmektedir. Söz konusu durumun neticesinde genetik yapısı biyoteknolojik uygulamalarla farklılaşanlara yönelik bir ayrım gözetmek, ayrıcalık göstermek veya onları dışlamak şeklinde tarif edebileceğimiz bir “ötekileştirme” ve kimlik sorunu söz konusu olması çok muhtemeldir.

 

Biyolojik seleksiyona beşerî müdahalenin dahil olmasıyla gerçekleşen, bedenleri teknoloji ile bütünleşmiş ve insanın alternatifi olan varlık türü olarak lanse edilen siborg veya yarı robot- yarı insan gibi biyoteknolojik varlıkların hem doğrudan hem de dolaylı olarak hukuk alanına sirayet etmesi de olasıdır. İnsani gelişim adına yürütülen yeni teknoloji uygulamalarının evrenselleşerek insan doğasını değiştirmesinin etik ve politik anlamda yeni adaletsizliklere yol açabileceği ve bu durumun her şeyin toptan yıkımından başka bir şey vaat etmeyeceği düşüncesi söz konusu uygulamaların ana problemidir. Şu an bir olasılık boyutunda bahsettiğimiz bu sorunlar esasında somut diyebileceğimiz kadar yakın bir gelecekte bizi beklemektedir.

 

Ancak şunu biliyoruz ki hukuk medeniyet kadar eskidir dolayısıyla hukuk, insan var olduğu sürece var olacak ve insanla birlikte gelişimini sürdürecektir. İnsanoğlu teknoloji alanında ne seviyeye gelirse gelsin, nasıl bir canlı formuna bürünürse bürünsün; aklından çıkarmamalıdır ki insan, ancak hukukla ve hakkaniyetle varlığını layığıyla sürdürebilir. Biz insanların ise esas vazifesi; hayatta olduğumuz süre zarfında, elimizden geldiğince bunu sağlamaya çalışmak ve adil olmaya gayret etmektir. Unutmamak gerekir ki iyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır.

 

Kaynak: Yeni Bir Varlık Olarak Biyoteknolojik Varlıklar ve Adalet Sorunu, Nazan Yeşilkaya, Şırnak Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 26, Haziran 2021 ilsaedergi.com, Teknoloji Hukuku ya da Hukuk Teknolojisi