HATIRALARLA TÜRK MUSİKİSİ 30

Yayınlama: 25.01.2024
Düzenleme: 24.01.2024 17:41

HATIRALARLA TÜRK MUSİKİSİ 30

TASAVVUF VE MUSİKİ

1985 yılında Konya Kültür ve Turizm Derneği ve Vakfının 12-13 Aralık’ta Mevlâna Tetkikleri salonunda düzenlediği “Türk Musikisinin Dünü, Bugünü, Yarını” sempozyumunda bildiri sunan İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu’nun Müdürü Ömer Tuğrul İnançer (merhum) bildirisinden geçen sayıda bahsetmiştik. Şöyle devam etmiş özet olarak, “Beste bir kere yapılır ve ne tecelli ederse eder. İcrada ise farklılıklar göze çarpar. Bir icracının aynı besteyi iki defa aynı şekilde icra edemediği herkes gözlemiştir. Bir yaprağın kımıldaması bile Allah’ın kudretiyle olabildiğine göre, icracının icrası da Allah’ın kudretiyle olur. Allah (C.C.) ise bir yarattığını bir daha yaratmaz. Bunun içindir ki icracı bir icra ettiğini aynen icra edemez. Burada karşımıza çıkan tecelli nedir? Bu tecelli Allah’ın Vasi isminin tecellisidir. Vasi çok geniş müsamaha ve müsaadesi bol, kudretinde sınır tanımayan tecellileri sayılamayacak olan demektir. “

“Tasavvuf bir müzik parçasının icrasında, besteci ve icracının El-Mübti tecellisine, icracının aynı amanda El-Vasi tecellisine mazhar olduğu görüşüne sahiptir. Mesnevi’nin 1818. beyitinde Hz. Mevlâna şöyle demektedir;

-Ey oğul, o Rahman olan (Allah), Rahman suresinde ferman buyuruyor ki “O her an ayrı bir oluştadır.”

– Rabbin bu her an bu ayrı bir oluşta olması Tasavvuftaki Tevhid ve Vahdet düşüncesine göre, aynı şekilde Kul’a dayanır.

“Dinleyici, bir eserin belli bir icracı tarafından yorumlanmasında, diğer yorumlardan daha fazla duygulanmaktadır. El-Mübti ve El-Vasi esmasının tecelli ettiği beste ve icra safhası bitip sıra dinleme safhasına geldiğinde Es-Semi (hakkıyla işiten, duyan) tecellisiyle karşılaşırız. Bir konserde veya televizyon ekranlarındaki izlemede ise El-Basir (hakkıyla görüp gözeten) tecellisine mazhar olunur.

“Tasavvufta nazar (bakış) çok önemlidir. Bir ışık olayı olan görme, Tasavvuf’a göre ruhun penceresi durumunda olan göz aracılığı ile insanların en önemli anlaşma ve bilişme yoludur. “Musiki ruhun gıdasıdır. “denilmiştir.

Ruhun müzikten bu gıdalanmasından Allah’ın “Er-Rezzak” (rızık verici, doyurucu besleyici) tecellisinden ibarettir.”

“Türk Musikisinde önemli, yerleri bulunan besteci, icracı ve musiki bilginlerimizden bazılarının Tasavvufla olan ilişkilerine Tasavvufu hangi tarikatlarda yaşamış olduklarına bir göz atacak olursak; Mevlevi, Kadiri, Celveti, Nakşibendi, Rıfai, Halveti, Sümbüli, Cerrahi ve Bektaşi gibi tarikatlara intisap ettiğini görürüz.Türk Musikisi ve Tasavvuf ilişkisinin dünü böyleydi. “

“Tasavvuf düşüncesi ve görüşünün belli bir sistemle uygulama alanına koyulması anlamına gelen tarikatlar 13 Aralık 1925 tarih ve 677 yasa ile yasaklanmıştır. Aynı yasa ile tarikatların lokalleri durumunda olan tekkelerde kapatılmıştır. O günün koşullarının gerektirdiği siyasal bir tasavvufla tarikatların yasaklanıp, tekkelerin kapatılması Tasavvufun yasaklanması demek değildir. Zira Tasavvuf bir gönül işidir. Dün tarikatlar halinde ve Tekkede yaşana Tasavvuf bugün aşk yolunun tutkunlarınca gönüllerinde yaşatılmaktadır.”

“Türk Musikisi ile Tasavvufun ilişkisi bugün de dünde değişik biçimde fakat aynı anlamda devam etmektedir. Bu görüşümüzün dayanağı günümüzde Musiki uğraşlarıdır. “

Rahmetli Ömer Tuğrul İnançer, Konya’da yapılan bahsi geçen bu Sempozyumda yukarıda görüşleri sunmuştu.

Aynı sempozyumda Sadi Yaver Ataman bildirisinde Itri ile ilgili şöyle yazmış, “Berlin Etno Müzikoloji Enstitüsü Doğu Musikileri Bölümü Direktörü Prof. Reinhard 1969’ da yayınladığı bir eserinde Itri’nin tutsaklar kahyalığını istemesinin sebebi bu tutsakların Akdeniz’den getirdikleri ve kendisi için çok önemli olan Akdeniz musikisini incelemek istemesi şeklinde kaydetmiştir” diye açıklamış.

Devamı Var…

Kaynak: Feyzi Halıcı- Türk Musikisinin Dünü Bugünü Yarını