HATIRALARLA TÜRK MUSİKİSİ (34)

Yayınlama: 15.02.2024
Düzenleme: 14.02.2024 17:47

HATIRALARLA TÜRK MUSİKİSİ (34)

SAFİYÜDDİN AMBULMÜMİN URMEVİ

Türk Musikisi Nazriyatçısı, Beskekâr ve İcra

Yılmaz Öztuna, Büyük Türk Ansiklopedisi 2. Cilt 250. Sayfada “ Türk Musikisi bilgini İslâm Âlimlerinin en büyük musiki bilgini. Babasının adı Yusuf’dur. Aile, Güney Azerbaycan’dan Urmiyeli (sonraki adı Rızaiye) Türk olmakla beraber Urmiye’de mi, Bağdat’ta mı doğduğu kesin değildir” diye belirtmiş.

“O zaman sanat ve kültür merkezi olan Bağdat’a göç etmiş olmaları ve Safiyüddin’in de doğum yerinin Bağdat olması muhtemeldir. Son Abbasi Halifesi Mutasım Billah’ın (ölümü 1258) musahibliğinde bulunuşundan önceki yıllarına ait hayat hikâyesi karanlıktır. O yıllarda genç yaşından ün kazanmış bir musikişinas olduğu hem sarayda görev almasından hem de halifenin ölümünden sonra Vezir Alâaddin Cüveyni’nin eserlerini yazması için ona yetki vermesinden anlaşılıyor.

İyi bir öğrenim gördüğünü ve kendisini iyi yetiştirdiğini elde bulunan eserler ortaya koyuyor. Türklüğü ve Türkleri görmezlikten gelen yabancı araştırmacıların, bu büyük insanı “Arab” olarak kabul etmesi, bir bakıma doğal sayılabilir. Çünkü bu durum Avrupalıların eski bir hastalığıdır. Ancak, silinmez bir “Urmevi” yâni Türk etiketi taşıyan Safiyüddin’e Türk Yazarlarının ^Arab”lık etiketini yapıştırması şaşılacak bir şeydir.” Dr. Nazmi Özalp böyle not düşmüş, “Türk Musikisi Tarihi 1. Cilt Sayfa 123’de”

Safiyüddin, musiki nazariyatı konusundaki riyazi bilgileri (hesap ve hendeseye bağlı matematik), Halife Müstâ’sım-Billah’ın kâtibinden öğrenir. Müstansır-Billah ve Müsta’sım-Billah dönemlerinde hattat ve müzisyenlerin en büyüğü olarak tanınan Safiyüddin, kütüphanedeki görevinin yanı sıra zaman zaman saray musikişinasları ile çalışır. Ona ait bir bestenin Halife tarafından beğenilmesi üzerine Halifenin meclislerinde bulunmaya ve ud çalmaya başlar. Moğol Hülagû’nun Bağdat’ı işgalinden sonra birçok kişinin katledildiği, kütüphanelerin yağmalanıp kitapların yok edildiği bir sırada Safiyüddin, kendi oturduğu mahalledeki yüzler Kice insanın hayatını kurtarır. Ayrıca, Hülagû ile görüşme imkânı bulur. Zamanla onun güvenini kazanarak çevresinde yer alır. Daha sonra Safiyüddin, Evkâf (sahibi tarafından şeriata uygun bir hayır iş ve hasenat tahsis olunmuş mülk veya malları yöneten) Nâzırlığına getirilir. Yönetime gelen Cüveyni Ailesine yakın olur. Divân-ı İnşâ’nın başına getirilir. Moğolların, Cüveyni’nin oğlu Bahaddin Muhammedi Irak’ı Acem Valisi olarak İsfahan’a tayin etmesi üzerine İsfahan’a gider. Ancak, Cüveyni Ailesinin iktidardan düşmesi üzerine Bağdat’a döner, 1294 yılında vefat eder.

Safiyüddin, kendinden önceki musikişinasların aksine kendi insanının musikisi üzerinde durur. Bir sekizlik aralığı (oktav) 17 ses aralığına bölerek elde ettiği sistemi geliştirir. Perdeleri ebced sistemine göre harflerle ifade eder. Onun musiki sistemi, sonraki dönemlerde benisenir. 14. Yüzyıldan 16. Yüzyılın ortalarına kadar Türk-İslâm dünyasındaki musiki nazariyatı çalışmalarında esas alınır.

Eserleri: Safiyüddin Türk olduğu halde, çağının ilim dili Arapça olduğu için eserlerini Arapça yazar. Çok beste yaptığı halde günümüze bir eseri gelebilmiştir.

Kısa adı Şerefiyye’yi beş makale halinde düzenler. Ses fiziği, tellerin titreşimi, ses yüksekliğinin tellelre oranı, musiki âletlerinin uzun ya da kısa oluşu ile seslerin değişimi, Kitabü’l Edvar’dan daha geniş anlatır.

Kitabü’l Edvar: Bu eserinde de birincide olduğu gibi ezgileri araştırmış, tellerin boyuna göre elde edilen seslerin değişimini incelemiş, tellelrin özelliklerinden söz etmiş, başta Ney ve Mizmar (kaval) olmak üzere bmirçok saz (çalgı) hakkında bilgi verir, özellikle de Ud’u uzun uzun anlatır. Kitabü’ül Edvar’ı 15 fasıl olarak yazar ve makamları 17’ye ayırır. Ahmed oğlu Şükrullah (1388-1470), bu eseri “Terceme-i Kitab-ı Edvar” adı ile Türkçeye çevirmiştir.

Fi’l-Ulûm al-aruz va’l-Kavafi va’l-Bâdi: Aruz, kafiye ve estetik kurallarından söz eder. Özet olarak Safiyüddin Abdülmümin, yaşadığı dönemde musikiyi bilimsel, teknik ve klâsik kalıplara koyarak ortak bir Türk-İslâm musikisinin doğmasına çalışır. Türk Musikisini sistemleştirip, günümüze kadar gelebilmesini sağlar.   DEVAM EDECEK

Kaynak: Dr. M. Nazmi Özalp: Türk Musikisi Tarihi 1. Cilt – Sayfa: 123-124

Mehmet Nuri Uygun: İslâm Ansiklopedisi Cilt: 35 – Sayfa: 479-480

Yılmaz Öztuna: Büyük Türk Musikisi Ansiklopedisi 2. Cilt – Sayfa 250-251