HATIRALARLA TÜRK MUSİKİSİ (40)

Yayınlama: 28.03.2024
Düzenleme: 27.03.2024 15:19

HATIRALARLA TÜRK MUSİKİSİ (40)

KUTBÜNNÂYİ OSMAN DEDE

Süleymaniye Darüşşifası baş hadmirlerinden Hacı İbrahim Efendi’nin oğludur. Çocukluğnndan itibaren tasavvuf, edebiyat ve musikiye ilgi duyan Osman Dede, genç yaşlarında Galata Mevlevihanesi Şeyhi Mesnevihan Gavsi Ahmed Dede’ye intisap eder. Nefeszâde Seyyid İsmail Efendi’den hüsn-i hat meşk eder. Tâliyk yazısını ve Farça’yı, şeyhi Gavsi Ahmed Dede’den öğrenir. Edebiyat ve musiki bilgilerinin yanısıra ilk ney derslerini de şeyhinden öğrenir. Neyzenlik yolunda hızla ilerlediği bir dönemde Gavsi Ahmed Dede, bir gün Seyyid Halil Ruhâvi isminde misafiriyle sohbet ederken, misafir ney dinlemeyi çok ister. Ancak, esas neyzenlerden hiçbiri mevlevihânede yoktur. Şeyhi, Derviş Osman’dan ney üflemesini ister. Misafir Seyyid Halil Efendi, Derviş Osman’daki müthiş kabiliyeti görür ve Gavsi Ahmed Dede’ye övgüyle bahseder, çok kısa zamanda neyzen başı olabileceğini söyler. Halbuki neyde yeni olduğundan acemilikler yapar ama Seyid  Halil Efendi, Derviş Osman’ın kabiliyetini görmesi boşa çıkmaz.

Derviş Osman (Dede) sanakâr kişiliğini işleyip geliştirir. Sazında erişilmesi zor bir virtüöziteye ulaşarak Galata Mevlevihanesi’nde on sekir yıl neyzen başılık yapar ve “Kutbünnâyi” unvanını kazanır.

Şeyhinin kızı Hadice Hanımla evlenen Osman Dede, neyzen başılığı döneminde bestekârlık ve musiki nazariyatı konusunda ileri bir seviyeye ulaşır. Gavsi Ahmed Dede’nin ölümünün (1697)  ardından Galata Mevlevihane Meşihatına (şeyhliğine) tayin edilir. Şeyhlik döneminin önemli bir kısmı, devlet erkânının ilim, sanat, edebiyat ve musikiye yakın ilgi duyduğu Lâle Devri’ne rastlar. III. Ahmed ve Sadrazam Damat İbrahim Paşa’nın teşvik ve himayesini görür. Otuz üç yıl bu görevi sürdürdükten sonra 1729 yılında vefat eder. Tekkenin mezarlığına defnedilir. 1944 yılında Maarif Vekili Hasan Ali Yücel, günümüzdeki mezar taşını diktirir.

XIX. yüzyılın ünlü bilgin ve musikişinaslarından Ali Nutki Dede, Nâsır Abdülbaki Dede ve Abdürrahim Künhi Dede, Osman Dede’nin kızı Saide Hanımdan torunlarıdır. Kutbünnayi Osman Dede, büyük din ve sanat adamıdır. İyilik seven, neşeli, güzel konuşan, kimseyi incitmeyen, herkesi kalp güzelliğiyle kendine bağlayan biridir. Aynı zaman, çağının usta hattatlarındandır. Sülüs ve nesih (düzenli) türü yazıyı Nefeszade Seyyid İsmail Efendi’den, taliyk türü yazıyı da şeyhi aynı zamanda kayınbabası Gavsi Ahmed Dede’den öğrenir. Yazıda da başarılıdır.

Dr. Nazmi Özalp; Osman Dede ile ilgili aşağındaki hikâyeyi aktarmış. (Sayfa-176) “Mevlevihânede çile doldurduğu yıllarda, ney öğreniminin başlangıcında ‘Dem Çekme’ denemelerini yaparken çıkardığı seslerin güzelliği her nasılsa Padişahın kulağına ulaşır. Genç derviş, şeyhinden izin alınarak saraya getirilir. Musiki üstadlarının da bulunduğu bir mecliste, Padişah, Osman Dede’den uşşak makamından bir taksim etmesni ister. O zamanlar musikiyi ve bu sanatın inceliklerini henüz iyice bilmediğinden, neyi rastgele üflemeye ve tatlı nağmeler çıkarmaya başlar. Bu başarı, orada bulunan musikişinasları hayrete düşürür. Padişahın; “Derviş, bu peşrevin adı nedir?” sorusuna da “Gül Devri Padişahım” karşılığını verir. Eserin adı böylece kalır. Rast makamındaki bu peşrevin âyinlerde icra edilmesi gelenek halini alır.

Osman Dede, neydeki üstün yeteneği sebebiyle “Kutbünnâyi” diye tanınır. Kendi adıyla anılan nota sistemini bulan Osman Dede, ney aynı zamanda önemli bestekâr ve musiki nazariyatçısıdır. Sâkıb Dede, onun yeni duyduğu bir nağmeyi kendine has işaretlerle kolayca notaya aldığını ve hemen icra ettiğini söyler. Bir defa dinlediği kâr’ı, nakış besteyi noksansız olarak kendi notasıyla kaydettiği, tiz ve pes (ince-kalın) nağmeleri hatasız yazıp okuduğu, kaynaklarda belirtilir. Kutbünnâyi Osman Dede, meşhur mirâciyesinin yanısıra rast, uşşak, çargâh ve hicaz makamlarından dört teşvih, gül bahçesinden etkilenerek  bestelediği rast peşrevine “ gül devri” ismini verir.

ESERLERİ: 1- Mevleiv Âyinleri (yukarıda yazıldı). 2- Rabt-ı Tabiat-ı Musiki. 3- Miraciye, Türk Musukisinde şaheser beste örneğidir. 4- Gazeller, nazireler, nâtlar. 5- Türk Musikisinde kullanılan perdelerin baş harflerini alarak Arap Alfabesine dayalı bir nota yazısı bulmuş ve bu konu ile ilgili kitap yazmıştır. Bu eser bugün kayıp. 6- Saz eserleri, özellikle ney üflemeyi öğrenenlere öğretici özelliktedir.     DEVAM EDECEK

Kaynak: Dr. N. Nazmi Özalp: TÜRK MUSİKİSİ TARİHİ 1. Cilt – Sayfa: 175-177

Süleyman Ergüner: İSLAM ANSİKLOPEDİSİ Cilt: 33 – Sayfa: 461-462

Yılmaz Öztuna: BÜYÜK TÜRK MUSİKİSİ 11. Cilt – Sayfa: 169-170

TÜRK ve DÜNYA ÜNLÜLERİ ANSİKLOPEDİSİ 8. Cilt – Sayfa: 4324