Mankurtlaştırdıklarımızdan mısınız?

Yayınlama: 07.02.2024
Düzenleme: 06.02.2024 17:33

Mankurtlaştırdıklarımızdan mısınız?

Mankurtlaşmak, ulusal kimlikten uzaklaşma, topluma ve kültüre yabancılaşma, zihnin yeniden inşası yoluyla bilinçsizleşme, egemen güçlere ve süper devletlere yaranmayı içeren sosyo-kültürel bir kavramdır. (sozluk.gov.tr)

Kelimenin ortaya çıkış öyküsüne baktığımızda, Cengiz Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” adlı romanında anlattığı bir efsaneden geldiğini görmekteyiz. Bu efsaneye göre, Juan-Juan adlı barbar bir toplum, tutsak ettiği kişilerin belleklerini silerek onları nitelikli köleler haline getirirmiştir. Mankurtlaşmış kişi, kim olduğunu, hangi soydan geldiğini, anasını, babasını ve çocukluğunu bilmez, insan olduğunun bile farkında değildir. Düşmanını “efendi” kabul ederek kendi halkına ve değerlerine karşı savaşan bir köle durumundadır.

Bahse konu olan romanda geçen efsaneye göre “Juan-Juanlar’ın Orta Asya bozkırlarını işgal ettikleri dönemde, tutsaklarına korkunç işkenceler yaptığı, bu işkence yönteminin insanların hafızasını yitirmesine, deli olmasına sebep olduğu anlatılmıştır. Mankurtlaştırma olarak tanımlanan bu yöntemde barbar Juan-Juanlar, önce esirin başının kazınıp, saçlarının tek tek kökünden çıkardıkları, daha sonrasında taze kesilmiş devenin derisinin en kalın yeri olan boyun kısmının esirin kan içinde olan kazınmış başına sımsıkı sarıldığı anlatılmıştır. Efsaneye göre bu işkenceye maruz kalan tutsaklar ya ölür ya da hafızasını tamamen yitiren, ölünceye kadar geçmişini hatırlamayan bir Mankurt yani geçmişini bilmeyen bir köle olurmuş.” (Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel)

Mankurtlaşma, sadece tarih veya edebiyat gibi disiplinlerle sınırlı kalmayan, farklı bilim dallarının da ilgi alanına giren bir kavramdır. Bu nedenle, disiplinlerarası bir yaklaşımla ele alınması gereken önemli bir konudur. Psikolojiden Biyoloji ’ye kadar birbirinden farklı onlarca bilim mankurtlaşma üzerine çalışmaktadır.

Mankurtlaştırmanın tarihine baktığımızda çeşitli milletlerde farklı şekillerde uygulandığı görülmektedir. Antik Yunan’da, esir alınan savaşçılar köleleştirilmeden önce hafızalarını kaybetmeleri için çeşitli yöntemlere maruz bırakılırdı. Bu yöntemler arasında hipnoz, ilaç ve travmatik deneyimler yer alırdı. Özellikle Spartalılar, savaş esirlerini köleleştirirken benzersiz uygulamalara başvurmuşlardır. Spartalılar, esir alınan gençlerin eğitimini ve asimilasyonunu sağlamak adına Agoge adı verilen sert bir eğitim sistemi uygulamışlardır.

Roma İmparatorluğu’nda, gladyatörler ve köleler itaatkâr olmaları için özel bir eğitimden geçirilirdi. Bu eğitim sırasında, geçmişlerine dair tüm bağları koparılır ve efendilerine itaat etmeye zorlanırlardı. Bu eğitim, Ludus adı verilen özel eğitim kamplarında gerçekleştirilirdi.

Nazi Almanyası’nda, azınlık grupları sistematik bir şekilde Holokost denilen sistemle yok edilmeye çalışılmıştır. Bu yok etme planının bir parçası olarak, bu grupların kimliklerini ve kültürlerini yok etmek için çeşitli yöntemler (açlık, gaz odaları vs.) kullanılmıştır.

Sovyet Rusya kamplarında ise, mahkûmlar beyin yıkama ve işkence gibi yöntemlere maruz bırakılarak geçmişlerinden koparılır ve resmî ideolojiye uymaya zorlanılırdı.

Bu örnekler, mankurtlaştırmanın tarih boyunca farklı ideolojiler ve sistemler tarafından nasıl kullanıldığını göstermektedir. Mankurtlaştırma, insanlık onuruna ve özgürlüğüne karşı bir suçtur ve bu olguya karşı mücadele edilmesi son derece önemlidir.