Tatil Dedikleri

Tatil Dedikleri

                Mesleğim itibariyle birçok tatile maruz kalan bir insanoğluyum. Tatil ve maruz kalmak terimlerini aynı cümlede kurmamdan anlamış olmalısınız, tatil kavramından pek hazzetmediğimi. Aksine, tatili her insan gibi ben de çok severim. Peki nedir bu tatil dedikleri ya da bir tatil nasıl olmalıdır?

Bu yazımda tatil kelimesini eni konu ele almak istiyorum sevgili okur. Detaylı açıklanması gereken bir kavram olarak değerlendiriyorum. Hafta sonu tatili, ara tatil, yarı yıl tatili, yaz tatili, kar tatili, resmi ve dini bayram tatilleri, yıllık izinler vs. liste uzayıp gidiyor. Bilmiyorum listeye eklemeyi unuttuğum başka tatil var mı sizce? Olsa da şaşırmam. Çünkü o kadar tatil yapmaya alışkın bir milletiz ki.

Bazılarınızı çok iyi anlıyorum. Uzanıp istirahat etmek için bir fırsat olarak görüyorsunuz belki, belki de kendinize ve hobilerinize olabildiğince yer verdiğiniz bir zaman dilimi. Buna da saygı duyuyorum. Ama birçok insan için tatil dedikleri oradan oraya savruldukları, artık bitsin dedikleri bir bunalım ve depresyon süreci değil mi?

Tatil deyince çoğumuzun aklına yaz tatili gelir. En uzun tatil de odur zira. Eğer yaşadığın şehirde bir köy, bağ ya da yayla evin varsa şanslı gruptasın. Hatta bir sahil şehrinde yazlık bir villaya sahipsen senden tatilcisi olmaz, kralsın(!). Peki bunların hiçbirine sahip değilsen tatil senin için yıl boyu çalıştığın bir kenara koyduğun birikimi 5 gün içinde Antalya’da bir otelde çarçur etmekten öteye gidebilir mi? Ya gelince maruz kaldığın o uzun bitmeyen bunalım süreci. 5 gün kendini deşarj ettin, ya tatilin kalanı? Bunların her biri başka bir eziyete kapı aralayan bir sarmal değil mi sence de?

Birçok insanın bu yüzden bu tatil sürecinden pek hoşlanmadığını ve bir an önce rutin yaşamına dönmek için arzuladığını yakinen biliyorum. Kendimi de bu gruba dahil etmekten pek de imtina etmiyorum. Tatil boyu istemsizce oradan oraya savrulmaktansa belli bir rutinde yaşamı idame ettirebilmek çoğu zaman daha cazip geliyor bana.

Yine de fikirlerimi yanlış yorumlamanızı istemiyorum ve bu nedenle konuyu biraz daha açmak istiyorum. Tatil kavramının insanlar için bir ihtiyaç olduğu gayet açık. Bir insan sürekli bir ritim halinde haftalar boyu çalışamaz. Buna bir yerde es vermesi gerekir ki bundan daha doğal olabilecek bir şey de yoktur. Esasen değinmek istediğim şu ki tatil hayatımızda olmalı ama insanların tatili tatil gibi değerlendirebilecekleri imkanlar da oluşturulabilmeli. Eve kapanmak, kafa dinlemek de bir tercihtir elbette. Ama bu durum bir tercih değil de zorunluluksa tatil, tatil olmaktan çıkacaktır. İnsanlar tatil yapıyor kisvesi altında savrulup gideceklerdir. Bunun üzerine kafa yormalı ve insanımıza tatil imkanları sunabilmeliyiz. Demek istediğim biraz daha netleşmiştir umarım.

Kendimce bir tatil rutini oluşturmak amacıyla yıllardır kafa yormaktayım. Tam anlamıyla bu planımı gerçekleştirebildiğimi söyleyemem. Belki de henüz erken. Çünkü zamanla oluşturulabilecek bir süreçten bahsediyorum. Şöyle ki öncelikle tatili sadece yazdan ibaret ve 5 günlük bir otele kapanma süreci olarak görmekten uzaklaştım. Tatilimi imkanlarım ölçüsünde dört mevsime dolayısıyla belirli aralıklara dilimledim. Sadece tatilimi belirli zaman aralıklarına dilimlemekle kalmayıp tatil metodumu da değiştirme yoluna gittim. 5 yıldızlı otel konseptindeki lüks hapishanelerden azade olarak gezelim, görelim, eğlenelim formatına evrildim. Evet 3 çocuklu bir aile olarak sürecin ne kadar zor olduğunu kabul ediyorum ama çocukların da bu süreçten kıymetli kazanımlarla ayrılacağına eminim.

Halihazırda tatil konseptimi geliştirebilmek ya da bir başka deyişle nitelikli tatiller yapabilmek adına projelerime devam ediyorum. Unutmayın her an tatile maruz kalabiliriz ve bunun için hazırlıklı olmalıyız. Bağ evi, karavan, yazlık da bu nitelikli tatil projelerimizin bir kısmını oluşturacak diye ümit etmekteyim. Sahi, hafta sonu tatillerini nasıl değerlendiriyorsun sevgili okur? Hala oradan oraya savrulmayı mı yoksa nitelikli bir tatili mi tercih etmeyi planlıyorsun?