Tıbbı Müdahale Hukukunda Hasta Onamının Hukuki Boyutu

Yayınlama: 30.03.2024
Düzenleme: 29.03.2024 17:55

Tıbbı Müdahale Hukukunda Hasta Onamının Hukuki Boyutu

Hekimin, hastaya tıbbı olarak müdahale edebilme yetisinin köşe taşını hastanın onamı yani rızasının alınmasıdır. Hasta küçük yahutta kısıtlıysa velisi ya da vasisinden onay alınmalıdır.  Onay kapsamının istisnai halleri (acil durumlar, hastanın bilincinin kapalı olması ve ailesine acilen ulaşılamadığı durumlar) dışında işbu rıza alınmadığı takdirde yapılan tıbbı müdahale hukuken geçersizdir.

Onam kavramını Türk Borçlar Kanunu irade sakatlığı hallerinden değerlendirmek lazımdır. Bu yazımızda irade sakatlığı hallerinden aldatmanın tıbbı müdahale hukukundaki yansıması üzerinde durulacaktır. Türk Borçlar Kanunu (TBK) madde 36’da düzenlenen irade sakatlığı hallerinden biri olan aldatma (hile)’dir. TBK madde 36 der ki: “(1) Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir. (2) Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı değildir.”

Madde kapsamında sözleşmenin kurulum aşamasında hileden söz edebilmek için aldatma fiili, sözleşmenin kurulmasının zorunlu şartı olmalı, aldatma ile sözleşmenin yapılması arasında tabii bir illiyet bağı bulunmalıdır. Şayet aldatılan, aldatma fiilini öğrenmiş olsaydı bile aynı içerikte aynı sözleşmeyi yapacak idiyse, aldatma ile sözleşmenin kurulması arasında nedensellik bağı bulunmadığı için aldatmadan söz edilemez. (Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 14. Baskı, Ankara 2012, s.400). Yani aldatma kastının bulunmaması halinde aldatma, kurucu unsurlarından biri mevcut olmadığı için gerçekleşmez. İhmale dayanan aldatma ise TBK. m. 36 anlamında aldatma sayılmaz. (Prof. Dr. Fikret EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, s.399)

 

Tıbbı müdahale kapsamında onay almak için hekimin hile yoluyla tarafların iradesini sakatlaması şeklinde bir hukuka aykırılık cereyan etmektedir. Bu noktada hasta yakınını, hastayı işbu yönde irade beyanında bulunmaya; özellikle sözleşme yapmaya taraf iradelerini fesada uğratarak ikna edebilmektedir.

Örneklendirmek gerekirse: Hastanın eğer ameliyat olmazsa iyileşemeyeceğinin yahutta normal sürelerde hastanın gözlemlenmesi ve devamında tedaviye cevap vermez ise ameliyatın yapılması gerektiği durumlarda bile ameliyatın aciliyetinin hastaya empoze edilmesi şeklinde olabilmektedir.

Böyle bir durumda alınan onayın, taraf iradesinin fesadı hali mevcut olduğundan iptale tabii olduğunu söylemek mümkündür. Bu noktada yapılan ameliyatın bedeli açılacak bir malpraktis davasında ileri sürülmekle beraber, ortaya çıkan zararın etkisine göre maddi ve manevi tazminat istemi de gündeme gelebilecektir.

 

İyi okumalar