Çorum
Açık
19°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
39,4905 %0.31
45,4367 %-0.27
Ara

UÇUP GİDEN

YAYINLAMA:
UÇUP GİDEN Japon kültüründe önemli bir yere sahip olan Turna kuşu, kağıt katlama sanatı olan origamide de oldukça popüler bir figürdür. Yapılışı basit bir model olsada, manevi anlamı çok büyüktür. Japon efsanelerine göre bin tane origami turna kuşu katlayan kişinin dilediği kabul edilir. Japonya’da evlenmek isteyen çiftler, ömür boyu mutlu olmak için bin turna kuşu katlarlar. Fakat bunu tek başlarına değil, akrabaları ve arkadaşlarıyla birlikte yaparlar. Aslında bin kuşun katlanmasına ne kadar çok insan yardımcı olursa, değeri de o kadar büyük olur. Düğünler, iplere dizilmiş turna kuşları ile süslenmesi adettir. Ayrıca bin adet turna kuşu yapanın uzun ve iyi bir yaşam süreceğine de inanılır. Bu geleneksel inanca, 1955’te hayata veda eden bir küçük çocuk da dahil olmuştur, hüzünlü hikayesiyle. Bu hikaye şöyledir. Japonya’ya atom bombası atıldığında iki yaşında olan Sadako Sasaki, bundan on yıl sonra maruz kaldığı radyasyon nedeniyle kansere yakalanmıştır. Hastaneye yatırıldığında doktorlar, küçük kızın ölümünün kısa bir süre içinde gerçekleşeceğini öngörürler. Durumu ağırdır. Küçük Japon kızı Sadako ise yinede hayat doludur. Koridorlarda koşar, oynar ve diğer hastaların odalarına gidip onlarla sohbet eder. İşte bu hastalardan birisi, 80 yaşlarında, kendisi gibi kanser olan yaşlı bir kadındır. Sık sık odasına giderek ziyaret ettiği bu yaşlı kadın bir gün Sadako ‘ya “Benim için çok geç ama, inanışımıza göre, eğer bir kişi kağıttan bin tane turna kuşu yaparsa, her istediği kabul oluyor. Ben yapamadım, sen yap ve kurtul bu hastalıktan” diye öğüt verir. Sadako o günden sonra hayatta kalma arzusuyla, geleneksel Japon sanatı olan origamiyle kağıttan turna kuşları yapmaya başlar. Büyük bir hevesle, ilk günler hızlı bir şekilde çokça turna kuşu yapar. Fakat gün geçtikçe yorulur ve bin tane turna kuşunu asla bitiremeyeceğini düşünür. Sağlığı bozuluyor ve bu onu iyice halsizleştiğinden kağıt katlama işi de yavaşlıyordur. Sadako’nun bu durumuna şahit olanlar, durumunu basınla paylaşırlar. Kısa sürede öyküsü önce yerel, sonra da uluslararası basında haber olur. Ve dünyanın dört bir yanından insanlar  turna kuşu yaparak Sadako’ya göndermeye başlar. Ama küçük Japon kız, haberler basında çıktığında elini artık kıpırdatamaz hale gelmiştir. 637 tane turna kuşu yapmayı başarmıştır. Onlardan bir tanesi elinde gözlerini kapatır bu dünyaya. Bu boyuttan ayrılır. Gitmesinin hemen ardından, hemşireler ve hastabakıcılar, postadan çıkan yüzlerce origami kuşuyla odasına girerler. Sonrasında bile postacılar aylarca kağıttan turna kuşu getiriler bu hastaneye… İşte Sadako’nun görmeye vaktinin yetmediği bu milyonlarca kağıt turna kuşu, Japonya’da bir müzede sergilenir o günden sonra. Bu olay, turna kuşunun barışın ve nükleer silahsızlanmanın simgesi olmasına vesile olur. Yol varmak için değildir derler. Yolun anlamı yolda yaşadıklarındır… Mutsuz sonlu bir hikaye mi sizce Sadako’nun hikayesi? Bence değil. Sadako vaktini ne de güzel geçirmiş. İnsanın, insan için yaşaması gerektiğini hatırlatmış. Hiç tanımadığı biri için harekete geçirmiş onca kişiyi. Hem acısına, hem ümidine, hem dileğine ortak etmiş. Birbirimizi hissetmemiz gerektiğini  bunun yaşamımızın asıl amacı olduğunu anlatmış yaşadıklarıyla bize. O göremedi diye, onun için yapılan turna kuşları boşa mı gitti, hepsi boşa emek miydi? Bence hayır! Bence asla! Ölüm diye gördüğün senin ilizyonun, ölenin değil. Ölüm senin sandığın değil. Nerden mi biliyorum, bilmiyorum Ölmedim ki… Sadako biliyor mudur şuan acaba? Belki o ölüm sandığımız yerde, sonsuzlukta, zamanın, mekanın ve çokluğun olmadı alanda, kuşu yapanın da, yap diyen o teyzenin de, ona yardım için milyonlarca kuş yapan kişilerinde kendi olduğunu idrak etmiştir sadece. İşte o zaman anlamıştır ölümün olmadığını, orada anlamıştır acının hastalığın aslında olmadığını. Kuşlar yapması için girmiştir hastalık belki de hayatına. Kuşlar yapsın da bir kuş olsun diye… Bir kuş olsun da kanatlanıp uçabilsin diye… Kuş olup uçtuğunda ise, vardığı o sonsuz, sınırsız ve  mekansız alanda bir ses işitmiştir Sadako. Şöyle demiştir o ses ona; “O’ndan başkası yok” İyi ki, iyi ki demiştir Sadako da. İyi ki uçup geldim bu alana. O’ndan başkası yokmuş meğer ne orada ne burada ne… Zamanın, mekanın, zat’ların ve zanların olmadığı ahiret denen o alanda kuş gibi hafiflemiş… Biz öyle bildik öyle biliriz uçup gidenleri…
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *