Çorum
Açık
21°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3402 %0,34
48,8683 %0,55
Ara

SIRLARIN SIRRI

YAYINLAMA:
SIRLARIN SIRRI Nasreddin Hoca, kadılık yaparken bir gün, bir ahbabı burnundan soluyarak gelmiş. Hasmı için söylemediğini bırakmamış. Sonra, – Hocam, Allah aşkına sen söyle, demiş. Haklı değil miyim? Hoca cevap vermiş; – Haklısın. Ahbabı sinirleri yatışmış olarak gitmiş. Onun hemen arkasından hasmı gelmiş. Bu defa da o başlamış atıp tutmaya, yok bana şöyle yaptı, yok böyle yaptı demeye. O da Hoca’ya sormuş; – Haklı değil miyim? Nasrettin Hoca; – Vallahi çok haklısın, demiş. Adam da sakinleşerek gitmiş. Tüm bunlara tanık olan Hoca’nın karısı bile bu işe şaşırmış kalmış. – Senin kadılığında bir garip Hoca Efendi. İkisine de sen haklısın dedin. Hiç öyle şey olur mu? Nasreddin Hoca hanımının yüzüne bakıp; – Hatun, demiş, valla sen de haklısın! Haklı olmak mı, mutlu olmak mı? Ya da haklılığımızı koruyarak mutlu olma imkanı da var mı? Kendimize dikkat edersek her gün kırıldığımız, kızdığımız ya da takıldığımız meseleler buluruz. Bir söz, bir bakış, veya bir ima. Peki bunlar karşı tarafın suçluluğundan çok bizim kendi hakkımızda ki gerçek düşüncelerimiz, gocuntumuz olabilir mi? Geçen gün bir yerde şöyle bir yazı okudum; “Psikiyatriye; Bazen olmayacak şeylere aşırı tepki veriyorum, diye yakınınca, şöyle cevap verdi; Birinin koluna dokunduğunda normal tepki verir. Ama dokunduğun yerde bir yarası varsa beklemediğin bir tepki verebilir.” Bizler birer yazılımız. Anne karnında, aile de daha sonra okulda ve sosyal hayatta nelere maruz kaldık ve hangi kodlar bize yüklendiyse, o kodların oluşturduğu gözlerle görüyoruz dünyayı. Peki, özgür irade, seçim hakkı nerede? Nerede çıkıyor karşımıza. O da içimizde bir gözlemleyen varlık daha var, işte onu bulduğumuzda çıkıyor. O otomatikte yaşayan, o yazılım olan, çevrenin, ailesinin ve dünyasındaki diğer etkenlerin yarattığının hiçbir seçim hakkı yok. Kendine ait bir fikri bile yok o öyle sansada. Ama her zaman haklı. Sorsan hep kendi haklı. Hep bir haklılığı var, haklılığından başka bir şeyi yok… Diğerinin ise, içindeki o gözlemleyenin, o gerçek varlığının, onun gözlerinde kendinden başka suçlu yok. Çünkü gözlemleyen, hakikat gözünden görür ki herkes onun bir yansımasından ibarettir. İşittiği her sözü kendi kendine söyler. Her muameleyi kendi kendine yapar. Gözlemleyen bilir ki karşılaştığı her kimse, o kendisinden başkası değildir. Kızdığında kendinsin, kınadığında, kırıldığında kendin… Şu kendin sandığın kişiden ayrılıp kendini bulduğunda göreceksin. İşte o zaman Nasrettin Hoca gibi karşına çıkan herkese, sen haklısın diyeceksin. Bir suçlu görürsem o da benimdir. Öyle ya; Benden başkası yok. Benden başkası yok. Benden başkası yok. Hepiniz haklısınız. Hoşuma gitmeyen bir şey varsa kendimde düzeltmem gereken bir şey vardır. Sırların sırrı sizin haklılığınızdan ve benim suçumdan başka bir şey değildir. Bu yüzden herkes hakikati aradığını söyler fakat onu bulduğunda orada kalmak istemez. Dışarıda aradığın suçluyu içeride bulmak, bununla yüzleşmek kendi karanlığını görmek her yiğidin harcı değildir. Hakikate erişmenin sırrı uzaklarda değildir, uzun, ulaşılmaz bir yolu yoktur. Bir tek şeyi idrak edersin yeter, tek bir şeyi; Mea Culpa! Suç Benim!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *