Çorum
Açık
13°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3086 %0,25
48,9796 %0,46
Ara

298

YAYINLAMA:
298 Ben bu yazıyı kaleme alırken anıt sayaçta ekrana düşen sayı 298. İşlenmiş kadın cinayetlerine kurban giden kadınlarımızın sayısı… Pek çoğu en çok güvendikleri, onları en iyi tanıyan insanlar tarafından yaşamdan koparıldılar. Son günlerde ise yine kan donduran, insanlığa olan inancımızı sarsan kadın cinayeti haberleri duyduk, yüreğimiz sızladı. Söylemek istediğim o kadar çok şey var ki ancak hissettiklerimi aktarmak için kelimeler aciz. Dünya genelinde boy gösterir hale gelmiş bir sosyal çürüme söz konusu. Öyle yavaş ve derinden gerçekleşen bir çürüme ki sosyal çürüme, kokusu rahatsız edinceye dek fark edilemeyebiliyor. Nitekim bana, karşımıza çıkan ve bize içinde yaşadığımız çağı, insanlığı sorgulatan, dehşet verici her olay çürümenin kokusu gibi geliyor. Kadın cinayetleri yalnızca yasal düzenlemelerle, ağır cezalarla önlenebilecek bir sorun değil ne yazık ki. Ne derece ağır yaptırımlar öngörülürse öngörülsün, sorunun psikolojik, sosyolojik temelde ve en önemlisi eğitim temelinde mutlaka ele alınması gerekiyor. Bir fiile ağır bir ceza öngörülmesi, caydırıcılık bağlamında önemli ve etkili olsa da o fiilin önlenmesi bakımından tek başına yeterli değil. Burada yol, suçun işlenmesinden sonra uygulanacak yaptırımlardan öte, daha o suç işlenmeden suça giden yolun tıkanmasından geçiyor. Madde bağımlılığı, sanal mecralarda kötülüğün ve çarpık ahlaki anlayışların kendilerini kolayca ait hissedebilecekleri gruplar halinde kümelenebilmelerinin kolaylığı (örneğin “incel” olarak bilinen istemsiz bekarlar olarak çevirebileceğimiz başlık altında kendi tanımlayan ve mizojinizme uyan yaklaşımlar sergileyen grup), toplumsal cinsiyet rolleri, son yıllarda artış gösteren duyarsızlık… Her biri çürümeyi hızlandıran sayısız sebebe birkaç örnek olabilir. Daha fazla kadınımız yaşamdan koparılmasın, hayalleri ve umutları ile dolu geleceklerini yaşama şansları ellerinden alınmasın diye bu çürüme ile mücadele etmek zorundayız. Çocuklarımızın eğitimi, internet ile geçirdikleri vakitleri ne şekilde değerlendirdikleri, arkadaş çevreleri, psikolojik ve sosyolojik iyileşmenin sağlanabilmesi için atılması gereken adımlar, infaz rejiminde yapılacak düzenlemeler ile hayatın her alanında mücadelemizi vermeliyiz. Kadınların bağımsız bireyler olduklarını. Erkekleri kabul veya red ettiklerinde yahut sizin hoşunuza gitmeyen bir karar verdiklerinde tek yapabileceğinizin onların seçimine saygı duymak olduğunu öğrenmek zorundasınız. Herkes kendini geliştirmek mecburiyetinde. Bu bireysel bir ödev değil toplumsal da bir yükümlülük. Kimsenin eğitimsizliği, bağımlılığı, ruh hastalığı bir başkasını yaşamdan koparmasının gerekçesi olamaz. Son olarak güzel bir haberle yazımı noktalamak istiyorum. Çocuk cinayetleri ve çocuk istismarlarına karşı Meclis’te araştırma komisyonu kuruldu. Tüm siyasi partiler olumlu yönde oy kullandılar. Komisyon 22 üyeden oluşacak ve çalışma süresi 3 ay olacak. Kadınlarımızın güvende hissettikleri, geleceğe umutla baktıkları, çocuklarımızın sadece çocuk olduğu ve gülüp oynadıkları güzel günlerin temennisiyle…
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *