Saklı Kuvvet
Bir fili bir ülkeden başka bir ülkeye, örneğin Hindistan’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne uçakla taşımak gerektiğinde, kafesine civcivler yerleştirilirmiş.
Evet, minicik civcivler. Filin kafesine, ayaklarının altına!
Neden mi?
Çünkü devasa boyutuna rağmen fil, onlara zarar vermekten korkar, yanlışlıkla birine bile basmamak için uçuş boyunca tamamen hareketsiz kalırmış.
İşte bu sayede uçağın dengesi sağlanırmış.
- Bilim insanları, filin bu davranışından etkilenmiş olacaklar ki fillerin beynini incelemeye başlamışlar.
Ve orada son derece nadir sinir hücreleri keşfetmişler; fuziform hücreler…
Aynı hücreler insanda da bulunuyormuş. Bunlar hücreler öz farkındalık, empati ve sosyal algıdan sorumluymuş.
Yani başka bir deyişle, fil yalnızca bedenen değil, duygusal olarak da büyükmüş.
Hissetmesi, anlaması ve sessiz bir bilgelikle hareket edişi, etkileyici…
Doğaya tutkuyla bağlı olan Leonardo da Vinci, filler hakkında şöyle yazmıştır;
“Fil, doğruluğu, aklı ve ölçülülüğü simgeler.”
Ve şöyle eklemiştir
“Nehre iner ve orada bir tür saygıyla yıkanır, sanki tüm kötülüklerden arınıyormuş gibi.
Eğer yolunu kaybetmiş bir insanla karşılaşırsa, onu nazikçe doğru yola geri götürür.
Asla yalnız yürümez. Her zaman bir grubun içindedir, her zaman bir lider önde gider.
Yolda bir sığır sürüsüne rastlarsa, hortumuyla onları incitmeden kenara çeker…
Ve bunların dışında çok daha etkileyici bir özelliği daha vardır. Fil ölümünün yaklaştığını hissettiğinde, sürüsünden ayrılır. Uzak, tenha bir yere gider. Ve orada, tek başına ölür.
Neden mi?
Genç olanların, onun gidişine tanık olmaması için…
Hayvanlar belli fıtratlarda yaratılıyorlar. Tek program yüklü bilgisayarlar gibi düşünün. Yapacakları ve yapmayacakları şeyler belli. Tabi ki doğal yaşamların da rahat bırakıldıklarında.
Tabii hikaye de anlatılan gibi uçağın akıbetinin civcivlere bırakıldığını düşünmüyorum. Uyuşturucu iğnelerle bu işi çözüyorlardır fakat burada ki mevzu, hayvanların her birinin net bir özelliğin bulunuyor olması.
İnsanın ise hayvanların hepsinde bulunan özelliklere sahip olması. Tüm programlar yüklü bilgisayar gibi. Seç beğen kullan.
Bu yüzden hayvanın, ne yapacağı belli. Hangisi parçalar, hangisi kaçar, hangisi usluca durur, hangisi size sırnaşır. İnsanın ki değil.
Biz her şeyi yapabilme potansiyelimizle varız. Hangi sıfatımızla o an var olacağız tamamen bizim seçimimizde.
Bu yüzden Mevlana, insan yürüyen evrendir demiş.
Sende tüm mevcudiyet var.Bu mevcudiyet için de hangisi olacağını seçmek için ise bir iraden var. Bazı durumlar da kendime, hani nerede diyorum. Nerede senin iraden?
İşte insan olmanın zorluğu burada başlıyor. Aynı zaman da güzelliği. O tüm yüklü sıfatların arkasında gizli, hepsinin sahibi olabilme gücü var.
Nerede, nerede o güç?
Bazen geliyor, bazen kayboluyor.
Saklanıyor bazen bulamıyorum.