Çorum
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
39,6754 %0.12
46,1893 %0.37
Ara

Nosce Te İpsum

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

“Bir eşek bana tekme atarsa, onu dava mı edeyim, şikayet mi edeyim, yoksa tekme mi atayım?

Mesele tüm tartışmaları ve argümanları kazanmakla ilgili değildir mesele enerjimizi hak edenleri seçmekle ilgilidir.

Sadece çatışma arayan birinin seviyesine inmeyin. Gerçek zeka kendini dayatmaya ihtiyaç duymaz, sadece parıldar.”

Der Sokrates…

Kendisi, Atina’nın güneyindeki bir kasabada, M.Ö. 469 ve 399 yıllarında yaşamış Yunan bir filozoftur. Felsefe tarihindeki önemi, doğayı incelemeyi bir kenara bırakıp insanın dünyadaki varoluş amacının ve de nasıl yaşaması gerektiğinin sorularına cevaplar bulmaya çalışmasıdır. Bu yönüyle ahlak felsefecisi olarak da bilinir Sokrates. Ahlaklı ve erdemli bir hayat sürmek hakkındaki görüşleriyle ve tüm bu görüşlerini yaşantısına uygulamasıyla da dikkat çekmiştir.

Hiçbir yazılı eser bırakmayan Sokrates'in düşünceleri,  öğrencileri Platon ve Ksenofon’un aktardığı diyaloglar aracılığıyla günümüze ulaşmıştır.

Tıpkı Nasrettin Hoca için söylenen gibi, Sokrates için de karısının çok geçimsiz biri olduğu söylenmiştir. Hayatını oldukça huysuz biriyle geçirmiş olduğunu şu cümlelerinden gülümseyerek anlıyoruz;

"Ne pahasına olursa olsun, evlenin. Karınız iyi çıkarsa mutlu olursunuz, yok fena çıkarsa o zaman da filozof olursunuz."

Demek ki insan, onu tetikleyen, zorlayan bir unsur olduğunda düşünmeye, algısını zorlamaya ve akletmeye başlıyor.

Her gün şikayet ettiğimiz zorlayıcı durumların ya da insanların bizi geliştiriyor oldukları aşikar. Tabi  diş sıkarak, katlanma enerjisiyle değil. Dönüşüm, anlamakla başlıyor. Bu durum bana neyi göstermeye çalışıyor. Görmem gereken neyi görmüyorum kendimle ilgili. Ve değiştirmem gereken ne?

Şu hayatta insanın başına ne gelmiş olursa olsun, o şeyden kurtuluş yolunun, kendini bilmekten başka bir yöntemi olduğunu görmedim.

Delphi'deki Apollon Tapınağı'nın girişinde altın harflerle, “Nosce te ipsum” yazar. Kendini Bil!

Çünkü ne demiş bizden birileri de; kendini bilen Rab’bini bilir…

Öğretmenini bilir, neyin peşinde olduğunu bilir, başına gelecekleri, ne yolda ilerlediğini ve başına gelenlerin sebeplerini. Hepsini kendini bildiği kadarıyla, kendini bildiği ölçüde bilir…

Çünkü O’nun, Yüce Yaradan’ın sisteminde başıboş, tesadüfi, şans eseri ya da şansızlık üzeri oluşan hiç bir durum hiç bir karşılaşma yoktur. O’nun izni olmadan yaprak kıpırdamıyorsa, Sokrates’te düşünmemiş bu kadın da başıma nerden çıktı diye? 

Akledebilen insanlar şikayet etmemiş, kavga etmemiş dışarıyla. Tek savaşları olmuş. Büyük bir savaşları o da içlerinde…

Cihat, içerdeymiş. Ne zaman ki, içeride ki tüm hücrelere sulh gelirse, işte o zaman dışarda ki her zerre de islam olurmuş…

Sokrates’in huysuz karısıyla başı dertte değilmiş. Sokrates hep gülüp geçmiş, gülüp geçmiş, gülüp geçmiş…

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *