Çorum
Kapalı
17°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3247 %0,24
48,8293 %0,45
Ara

DELİLİK

YAYINLAMA:
DELİLİK Nasreddin Hoca 1208 yılında Akşehir'in Hortu köyünde doğmuş burada temel eğitimini aldıktan sonra Sivrihisar’da medresede eğitim görmüştür. Babasının ölümünden sonra döndüğü memleketinde köy imamlığı görevini üstlenmiştir. Gerçekte yaşayıp yaşamadığına, yaşadıysa da gerçek kişiliğinin nasıl olduğuna dair tartışmalar vardır. Bununla beraber gerçek tarihi kişilik olduğuna dair bazı belgeler de mevcuttur. Sizinle onun hayatından kesitler olduğu söylenilen ve dilden dile aktarılan bir kaç hikayeyi paylaşacağım. FIKRA:1 Eşeği ile kasabaya alışverişe giden Nasreddin Hoca, kitap, elma, limon gibi birçok ağır şey almış. Aldıklarını kocaman bir çuvala yerleştirmiş. Çuvalı da sırtına alıp eşeğine binmiş. Yolda giderken Hoca’yı gören köylüler; – Ey Hoca, çuvalı niye kendi sırtına aldın, diye sormuşlar. Hoca; – Ne yapayım? Zavallı hayvan zaten beni taşıyor, çuvalı da ona taşıtmaya gönlüm razı olmadı, demiş. FIKRA:2 Nasreddin Hoca bir gün evde otururken karısına: – Hanım iyi dinle, size vasiyetimdir. Ben öldüğümde beni baş aşağı gömün, demiş. Karısı şaşırmış. – Hoca o ne demek? Neden böyle bir şey istiyorsun, demiş. Hoca ciddi bir şekilde;
– Yarın öbür gün kıyamet koparsa her şey ters düz olacak. O zaman ben de düz olarak ayağa kalkabilirim, demiş. FIKRA:3 Nasreddin Hoca bir gün yolda giderken bir adamla karşılaşmış. Adamla sohbet etmeye başlamışlar. Bir saat havadan sudan konuştuktan sonra Hoca; – Kusura bakma arkadaş. Ben seni tanıyamadım, adın neydi, diye sormuş. Adamcağız çok şaşırmış: – Madem beni tanımadın, neden benimle bir saattir sohbet ediyorsun, demiş. Nasreddin Hoca; – Kıyafetlerin benimkine çok benziyordu. Ben de seni ben sandım, diye cevap vermiş. Nasrettin Hoca’yı Nasrettin Hoca yapan şey sıradışı düşünceleri ve davranışlarıydı. Öğretildiği gibi, bilindiği gibi, alışıldığı gibi değil beklenmedik yaklaşımıydı hayatta olan bitene… Ezbere, tek düze neredeyse mekanik bir yaşamı olan çoğunluğa karşı, kelimenin tam anlamıyla bir ezber bozandı O… Deli olmadan veli olunmaz diye bir söz vardır. Bir duraktır belki delilik, aklı bıraktığın anda daha üst bir yetiyle yola devam etmektir belki velilik. Kimbilir… Fakat bilinen şu ki bu kadar akıllı hoca arasından tarihe iz bırakan bir Nasrettin Hoca olmuştur. Kimbilir belki de aklı, sanılanın aksine en güzel şekilde o kullanmıştır. İnsan aklını bir makina olarak düşünürsek muhtemelen sıradan bir insan, hayatı boyunca sadece bir kaç tuşa basarak kullanıyordur bu cihazı. O ise cihazın tüm tuşlarını denemiş gibi gözüküyor. Farklı bakmış, farklı konuşmuş, farklı şeyler denemiş, farklı yaşamış bu hayatı. Sıradan görünene renk katmış… Sıradışı bir hayat yaşamak için, sıradışı şartlar değil sıradışı bir akıl gerektiğini göstermiştir bizlere. Deli desen değil, veli desen değildir. Ama rengarenktir kendisi. Şimdi olsada sorsak O,na; “Bize vermek istediğin mesaj vermek neydi “ diye, bence şöyle derdi; Renk bekleme hayattan, varlığın hayatın rengi… Albert Einstein’ın tarif ettiği gibi, delilik aynı şeyler yapıp farklı sonuçlar beklemekse, göle maya çalmak çokta akıllıca değil mi?
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *