Yetiştirme Yurtlarında kendi çabalarıyla çok sayıda enstrümanı çalmayı öğrenen müzisyen, eğitimci, yazar Mehmet Dolgunyürek’in filmlere konu olacak hayatının kısa bir kesiti, TRT Radyo’da kendi anlatımıyla dinleyicilere aktarıldı.
Söyleşi Durağı Programının son bölümünde kemanda Mehmet Dolgunyürek, ud da damadı TRT Ud Sanatçısı Ömer Oytun, ritim sazda oğlu, Samsun Devlet Klasik Türk Müziği sanatçısı Okan Oğuz, solist olarak kızı Zişan’ın eşsiz yorumu ailece verilen mini konserde, Türk Müziğinin büyük eserlerinden birisi olan “Veda Busesi” şarkısı seslendirildi.
Yazarımız, müzisyen ve eğitimci Mehmet Dolgunyürek TRT Radyo’da yayınlanan Söyleşi Durağı isimli programda hayatını özetle şu cümlelerle anlattı
İmkansızlıklar İçinde Nasıl Başardı
“1949 Yozgat’ta doğdum. Küçük yaşta babamı ve yetiştirme yurdunda büyüdüm. 9 yaşındayken çobanlık yapmaya başladım. O arada kaval çalmayı öğrendim. Kendi kendime. Daha sonra ortaokula geçtim. Yurtta bir ağabeyin bir mandolini vardı. Çalardı ve çarşıya giderdi. Ben de onu takip ederdim. Kapıdan çıkınca dolabından mandolini yürütürdüm. Yatak odasına gidip kendi kendime öğrenmeye çalışırdım. Bir gün beni yakaladı. Erken gelmişti. Dedi ki, ‘Eğer bir parça çalarsan paçayı kurtardın yoksa dayak var’ dedi. Ben de o zamana kadar birkaç bir şey çalmaya başlamıştım. Çaldıktan sonra istediği zaman kullanmama müsaade etti. Yetiştirme yurdunda yemekhanenin sahnesi var. Orada arkaya giderdim, ‘Rahatsız etme’ derlerdi. Birisi başka yerde çal derlerdi. Böyle dövüş kavga 6 ayda kendi kendime öğrendim. Daha sonra kemana heveslendim. 9 yaşımda müzik aşkı başladı ve ortaokulda da hızla devam etti. Ben ortaokulda ve lisede müzik hocası görmedim. Kendi kendime öğrenmeye başladım. 6 ayda da şarkılar çıkartmaya başladım. Adım Mozart’a çıktı. Mehmet deseniz kimse tanımaz ama Mozart Mehmet deseniz herkes tanır.”
Evlatlık Verilen Kız Kardeşi Nasıl Buldu?
“Kız kardeşim Meryem ile ilginç bir tanışma hikayem var. Okuldan çıktım. Gazeteci dükkanı vardı çarşıda. Oraya kız çocuğu girdi. Babaannem kardeşimi kurtarmak için evlatlık vermiş. Bizi de yetiştirme yurduna verdi. Dedim ki bu benim kardeşime çok benziyor dedim ve takip ettim. Çatal kapılı bir eve girdi. Adı Meryem’di. İsmini değiştirmiş. Kapıyı kapatmadan Meryem dedim, kapıyı kapattı. Onunla tanışmak için gazetecinin dükkanına müracaat ettim. ‘Ben sabahları gazete satmak istiyorum’ dedim. Satışa başladım. Peki dedi. Mustafa amca vardı babaları. ‘Nerelisin’ dedi, ‘Çalatlı köyündenim’ dedim. Dedeme ‘Topal Mehmet’ derlerdi. ‘Topal Mehmet’in torunuyum’ dedim. Adam anlamış benim kardeşimin onlarda evlatlık olduğunu. Daha sonra onlara gidip yemek getirmemi söyledi. Kapıyı açtım kardeşim oradaydı. Muazzam bir heyecan var ve o bilmiyor. Gözlerinden tanıdım. Bu benim kardeşim. En son 7-8 önce görmüştüm. Aylarca çırak geldi, çırak gitti oldu sonra kardeşime dedim. İnanmadı. İçimde tarifsiz bir heyecan ve sevinç vardı.”
Öğrenmek İsteyene Kemanın Kırık Olması Bahane Değil
“Kendi kendime keman öğrenmek istiyordum. Hem çalışıyorum hem de boş zamanımda keman öğreniyordum. Kırık bir keman buldum. Bizim yurt müdürü de beni çok severdi. Müdürümle konuştum. Ondan kemanı istedim. Ambar memuru kırık bir kemanı vermek istemiyor. Tamam dedim, senet imzaladık. Yurda geldim öğreten yok. Vali beyin hanımı ressamdı ve yetiştirme yurduna da sıkça gelirdi. Muhteşem bir insanlık yönü vardı. Keman çaldığımı öğrenmiş. Valinin evine çağırdı. ‘Oğlum dedi beni anne kabul et ve bir sıkıntın olursa bana gel’ dedi. Akordeon hediye etti. Kendi başıma öğrendiğim akordiyonla orkestrada çalmaya başladım. O güne kadar kaval, mandolin, keman, akordeon çalıyordum.”
Profesyonel Müzik Hayatı
“Öğretmenlikten 1988 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığına geçtim. Türk müziği şefi olarak. Bartın o zamanlar ilçeydi. Kaymakamlık genel müdürlüğe telefon ediyor ve sanatçı istiyor. Genel müdür de bana dedi ki koroyu sen çalıştıracaksın. Gittim, çalıştırdım. Çok yeteneklilerdi. Bir yıl sonra radyo ve televizyon programı hazırladık. Çekimler yaptık. TRT 1’de Bartın Musiki Cemiyeti görüntülü olarak yayınlandı. Büyükşehir belediyesine Türk Müziği Korosu kurmak için müracaat ettim ve kurduk. Türkiye’de Türk müziği çocuklar yarışması hazırladık. İlk defa Türk müziği şarkıları repertuarı oluşturduk.
Gazeteci arkadaşım var, gazetesi var. Türk müziğiyle ilgili hatıralar yazmak istiyordum. Uzun soluklu olsun istedim. Kısa tutmak kaydıyla olur dedim. Hatıralarla Türk Musikisi köşemin adı. 90 hafta oldu. Ondan sonra Atatürk ile ilgili hatıralar var. Bende aşağı yukarı 50-60 tane kitap var.
Gençlere Öneriler
Ben küçük yaştan beri çalıştığım için gençlere diyorum ki asla çalışmaktan geri durmayın. Bazı aileler kıyamazlar. Biz 1969 yılında Kayseri’ye gittiğimizde pırıl pırıl çocuk gördüm simit satıyordu. Dikkatimi çekti. Babası fabrikatörmüş. Böyle bir insan, çocuğu hayatı öğrensin diye simit sattırıyordu. Özeti bu. Önce hedefiniz olacak. Yoksa kukla gibi gölge olursunuz. Çünkü amaçsız insanı kullanırlar. İnsanın zekası amaca, hedefe hayrandır. Hedefli insanlar amaçsız insanların zekasını kullanır.”