Hatıralarla Türk Musikisi (89) Medeni Aziz Efendi
Medeni Aziz Efendi, 1842 yılında Medine’de doğar. “Medeni” sıfatı bu sebepledir. Medine’de imamlık ve hatiplik yapan Abdullah Efendi’nin oğludur. Dokuz yaşında babası ile İstanbul’a gelir. Fatma Sultan Sarayı Baş Ağası Anber Ağa’ya misafir olurlar. Aziz Efendi, çok küçük yaşında hıfza” başladığı için güzel bir sesle Kur’an okurken Anber Ağa pek beğenir. Sarayda alıkoyacak ama babası Aziz Efendi’yi Medine’ye götürmek ister ama yalnız gitmek zorunda kalır.
Aziz Efendi, ilk musiki derslerine Kuruçeşme’deki Muhzinzade Abdullah Bey’in yalısında Kazasker Mustafa İzzet Efendi’den ders alarak başlar. 1862’de Fatma Sultan’ın eşi Nuri Paşa’nın konağına imam olur. Bir süre sonra bir Ramazan günü, Sultan Abdülaziz, konağa gelir. Hünkâr Mahvili altında “mukabele” okuyan Aziz Efendi’nin sesini çok beğenir ve İkinci İmam olarak saraya aldırır.
1863 yılında evlenir, Ortaköy Akçeşme’de ev alır. 1864 yılında Sarayda iken Lâtif Ağa’nın talebesi olur. Sultan Aziz’in tahttan indirilmesi üzerine Saraydan ayrılır.
Aziz Efendi’nin bir de eğitimcilik yönü vardır. Çeşitli okullarda çalışır ve hayli öğrenci yetiştirir. 1881 yılında Suphi Paşa’nın zamanında “Neharî Kız Sanayi Mektebi” Müdürlüğüne getirilir. 1887 yılında Müfit Paşa Maarif Nâzırı (Millî Eğitim Bakanı) iken, Koska’daki “Âmâ ve Dilsizler Mektebi”nde musiki hocalığı yapar. 1891 yılında “Kız Rüştiye Mektepleri”nin Genel Müfettişi olur.
Kanuni Âmâ Nâzım Bey, Âmâ Ali Bey, Leyla Hanım, başlıca öğrencileridir.
Medeni Aziz Efendi’nin bir özelliği de çocukluğundan başlayarak ölünceye kadar geçen zamanda ateşli öğrenme ve öğretme azmi ve isteği ile yıllarını geçirmesidir. Çok sevdiği ve âşığı olduğu seçme eserleri nerede duysa, uzak-yakın demeden, üşenmeden, erinmeden gidip öğrenen bir yapısı vardır.
Evini bütün musiki sevenlere açar. Her eseri her isteyene öğretmekte bir an bile tereddüt etmez, usanmaz ve yorulmaz.
Arnavutköy’de Sultan Saraylarında saraylı kadınlara, Fethi Paşa ve Atiye Sultan’ın cariyelerine ders verir, başka paşaların konaklarına da derse gider.
Aziz Efendi, musikimizin dinî ve lâdinî (din dışı) kısımlarında muhtelif makamlarda pek çok sözlü eserler besteler. Hanendeliğinden başka tanbur, piyano, lâvta ve ud çalar. Hamparsum ve Batı notalarını bilen bir musiki üstadıdır. Yetiştirdiği talebelerinden; İsmail Fenni Efendi, Dr. Suphi Ezgi, Nuri Şeyda Bey, Rahmi Bey, Giriftzen Âsım Bey ve daha niceleri sayılabilir.
Eserlerinden bâzıları, Hicaz Makamında Ağır Düyek:
Yâr açtı taze yâre sine-i sat pâreme.
Hicaz Türk Aksağı usulünde:
Ey çehr-i sitemger, dil-i nalâna dokunma.
Hicr âlemidir ettiğim, efgâna dokunma.
Hüzzam Şarkısı:
Kerem eyle, mestane kıl bir nigâh
Şarab süzülsün o çeşm-i siyah.
Medeni Aziz Efendi, 1895 yılı sonbaharı ortalarında hastalanır ve aralık ayında Bebek’deki evinde vefat eder. Eyüp Çürüklük Mezarlığına defnedilir.
Devam edecek…
Kaynak: Dr. Nazmi Özalp: TÜRK MUSİKİSİ TARİHİ - 1. Cilt - Sayfa 256-258
Yılmaz Öztuna: BÜYÜK TÜRK MUSİKİSİ ANSİKLOPEDİSİ - 1. Cilt - Sayfa 34-35
Nuri Özcan: İSLÂM ANSİKLOPEDİSİ - 4. Cilt - Sayfa: 335