Hatıralarla Türk Musikisi (102) Dârülelhân - 3
Yıllar sonra Anadolu’da Millî Mücadele kazanılıp Türkiye Cumhuriyeti Millî Hükümet kurulur. İstanbul artık başkent değil sadece vilayettir. Dârülelhan’ın idaresi, hükümet tarafından İstanbul Hususi İdaresine bırakılır ve oradan da Belediyeye geçer. Bu Konservatuvar Belediye tarafından açılacağı sırada, Avrupa’da musiki tahsili yapmış olan Musa Süreyya Bey İstanbul’a döndüğü için Konservatuvar Müdürü olarak tayin edilir.
Avrupa’ya gitmeden önce Tanburi Cemil Bey’in yönetiminde verilen halk konserini bizzat izler. Cemil Bey’in tanbur ve kemençe ile yaptığı muhteşem taksime, melodi ve makam geçkilerine büyük hayranlık duyar. “Cemil Bey, Avrupa’yı dolaştım ama sendeki nağme zenginliğini, olağanüstü melodi zenginliğini hiçbir yerde duymadım. Adeta büyülendim” diyen Musa Süreyya Bey gitmiş, üstelik Tanburi Cemil Bey’in; “Avrupa’ya musiki talimine gidiyorsun. Sakın, kendi öz musikini hor görüp, inkâr etmeyesin” diye tenbihini unutan Musa Süreyya Bey gelmiş.
Kurulan Konservatuvar ihtiyaca cevap vermekten uzaktı. Eğitimin yetersizliğinden pek çok istidat (yetenek) ilerleyemiyordu. Yeterli talim ve terbiye göremeyişleri üzüntü vericiydi. Artık, Konservatuvarda Şark Müsikisinin yanında Garp Musikisi Bölümü de açılacaktır. Artık, Zeki Bey’in keman dersiyle (Batı Musikisi) okulun şef orkestralığı deruhte edilmiştir. Sadrettin ve Rauf Yekta Beyler de kompozisyon ve musikimizin Nazariyat Tarihi Dersini vereceklerdir. Üstat Hege Efendi, piyano muallimidir.
Daha sonra “Konservatuvar” adını alacak olan Dârülelhan, “İstanbul Musiki Mektebi” adı ile devam eder. “Alaturka Misiki” dedikleri Türk Musikisi Bölümü lâğvedilir. Artık sadece Garp Musikisi tedrisatı vardır. Türkiye’de kendi öz kültürümüz inkâr edilerek Türk Musikisi kovulur. Gizli bir güç, Türk hasletlerine ait ne varsa inkâr yolunu seçer ve uygulatır.
Zamanın İstanbul Valisi ve Şehrimini (Belediye Başkanı) Muhittin Üstündağ, Maarif Vekâletine, masraflarının Valilikçe karşılanması kaydı ile Alaturka Musiki Tasnif ve Tespit Heyetinin kurulmasını, başkanlığına da Rauf Yekta Bey’in getirilmesinin düşünüldüğünü, resmî bir yazı ile arz eder.
Rauf Yekta Bey, 1922’de Padişah Divan Kalem Başı görevinden ayrılmış, aynı yıl Dârülehlan’a tayin edilmiştir. Bu kuruluşta ilk Türk Misikisi Nazariyatı ve Türk Musikisi Bölümü 1926 yılında kapatılınca; aynı kuruluş içinde oluşturulan TARİHİ TÜRK MUSİKİSİ ESERLERİNİ TASNİF ve TESPİT HEYETİ BAŞKANLIĞI’na getirilir, bu görevi vefatına kadar yürütür.
Başkanlığa getiriliş sebebi: Mevlevi tarikatına bağlı olan Rauf Yekta Bey, kurumsal bilgilerini Galata Mevlevihanesi Şeyhi Ataullah Dede’den alır. Daha sonra Yenikapı Mevlevihanesi Şeyhi Celalettin Dede’den tanbur çalmayı öğrenir. Musiki kuramcılığına (teorisine) yönelmesinde bu iki Mevlevi Şeyhinin büyük rolü vardır.
Türk Musikisinin belirli bir sisteme, kuramsal bir bilgi temeline dayandığını bu bilgilerin de geçmiş yüzyıllara ait Farsça, Arapça ve Türkçe yazılan kitaplarda bulunduğunu öğrenir. 13. üzyıldan kendi çağına kadarki tarihsel kaynaklarla “Edvar”lara eğilir. Yenikapı dergâhının Neyzen Başısı Cemal Efendi ile ünlü Neyzen Aziz Dede’den (1835-1905) ney üflemeyi öğrenir. Sözlü musiki öğretmenleri, Zekâi Dede ile Bolahink Nuri Bey’dir. Aziz Dede’den Hamparsum Notasını öğrenir. Yâni Rauf Yekta Bey, devrinin Türk Musiki Nazariyatı, Tarihi ve icraatçısı olarak zirvedeydi. DEVAM EDECEK
Kaynak: Osman Ergin: TÜRK MAARİF TARİHİ – 5. Cilt – Sayfa: 1584-1589
TÜRK ve DÜNYA ÜNLÜLERİ ANSİKLOPEDİSİ – 9. Cilt – Sayfa: 4680-4681