Çorum
Açık
17°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Yol

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Bir zamanlar ormanda yaşayan, bilge bir kadın varmış. Yaşadığı dağın eteklerinde nehir akarmış. Bir sabah, bilge kadın nehre inmiş ve nehir kenarında pırıl pırıl parlayan, çok değerli bir taş bulmuş. O günden sonra bu taş ile dolaşmaya başlamış ormanda…

Ormanda dolaştığı günlerin birinde, yaban meyveleri ve çeşitli otlar toplarken karşısına bir seyyah çıkmış. Seyyah bilge kadından yardım istemiş.

-Ormandan geçiyordum fakat yolumu kaybettim. 

Bu yüzden uzun zamandır açım, demiş.

Bilge kadın hemen ona topladığı meyveleri ve sebzeleri uzatmış, yemesi için.

Seyyah, yiyecekleri alıp yemeye başlamış bu  sırada, gözü kadının üzerinde parlayan taşa ilişmiş.

-Bu da nedir böyle? Gözlerimi alamıyorum üstünüzde ki taşın güzelliğinden. Onu da bana verir misiniz, demiş.

Bilge kadın taşı da uzatmış seyyaha, vermiş. Bir an bile tereddüt etmemiş verirken.

Seyyah bunu beklemiyormuş. Duruma oldukça şaşırsa da, fırsat bu fırsat diyerek taşı aldığı gibi arkasına bile bakmadan uzaklaşmış oradan. 

Aradan uzun yıllar geçmiş. Seyyah ormana geri dönmüş. Bilge kadının  karşısına yeniden çıkıp,

-Seni gördüğüme çok sevindim, demiş. Gelip seni bulamam diye çok korkmuştum. Senden bir şey daha isteyeceğim.

Bilge kadın, ne istiyorsun demiş.

Seyyah

-Bana yıllar önce verdiğin taş çok değerliydi. Ve bunu sende biliyordun. Şimdi, o taştan daha kıymetli bir şey istiyorum. Bana o taşı tereddüt etmeden vermeni sağlayan şeyi, istiyorum senden…

Gerçek hayatta periler olsa, tek derdimiz onlara ulaşıp bir şeyler istemek mi olur?

Peki ya o peri siz olsanız, elinizde sopanız olsa ve her şeyi gerçekleştirebilecek olsanız ne yapardınız?

Bir sürü şey mi?

Bence hiç bir yapmazdınız. Kendiniz için hiç bir şey. İstek falan kalmazdı, içinizde. Bir şeylere heves.

Başta olmasa da bir kaç dilekten sonra her şeyin ulaşabilirliği, onlara ulaşma isteği bırakmazdı.

Yada bana öyle olurdu gibi geliyor. Bilmiyoruz tabi.

Bu durum bir çeşit depresyon gibi de geliyor kulağa. Heves, istek olmaması. Fakat değil. Çünkü bu hal, eksiksiz olma hali. Her şeye ulaşabilirim ama elimi sürmüyorum, çünkü bir ihtiyaç hissetmiyorum durumu. Elimde olanı da verebilirim ihtiyacı olan kim varsa, çünkü bu benim duygularımda zerre bir şey değiştirmez.

Nasıl bir şeydir bu? Bu kıvama gelebilmek. Verebilmek, gönülden, elinde ne varsa verebilmek. Geldiği yerin kaynağını bilenin maharetidir herhalde.

Varlığı bütün olanın. Tam olanın. Bir şeylerle tamamlanmaya çalışmayanın…

Masallar diyarında mı yaşıyor onlar. Olabilir fakat o diyarlara da giden bir yol varmış. Tarif etmişler gidenler, haritasını çizmişler, yol göstermişler. Ben henüz, anlattıkları yoldan gidemedim. Çizilmiş bu haritayı, anladığım kadarıyla tarif edeyim de size belki gidebilen olur. Belki olur ya beni de götürür yanında, perilerin yaşadığı diyarlara.

Haftaya…

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *