ÖDÜL
Geçen gün şöyle bir söz okudum;
“İnsanın nefsine ağır gelen, hakkında hayırlıdır...”Nefs üzerinde hakimiyet kurmak, öz varlığının beşer varlığının önüne geçmesi kurtuluşmuş meğer.
Kurban etmekmiş mesele, peşinden koştuklarını en yakınında, şah damarından yakınındakine.
Zahiride görünen, hakikatten öyle farklı ki.
İçinde bir alem var, koca bir dünya. O dünya da konuşan sesleri tanımalı. Tanımalı ki hangi sesi dinleyip hangi sese kulak vereceğini de bulmalı.
Yoksa sene de bir kez kurban kesmekle olmaz. Her gün yapmaman gerekeni tavsiye eden sesi bulup kesmeli ki, bir gün sessizlikte sadece O’nun sesiyle baş başa kalmalı…
Duyuyor musun?
Ne çok ses var.
Hepsi sana mı ait tüm bu seslerin?
İki elinin arasına kafanı alsan, tutsan gövdenden ayırsan, içini açsan döksen önüne. Söyle sana ait bir şey bulabilir misin?
Kimlerin nelerin etkisinde doldurdun o düşünceleri koydun oraya. Hadi al bir tanesi kesmeye, kurban etmeye başla…
Boşalmış, arınmış bir kafa, tertemiz bir zihin olana kadar kes kurbanlarını…
Yeniden başını gövdene oturttuğunda göreceksin ki neyden vazgeçiyorsan hayrına, neye sıkı sıkı tutunuyorsan zararına yapmışsın. Bir bütün olabilmek tüm sesleri tek ses yapabilmektir. O’nun sesi yapabilmek.
Vazgeç bir anlığa her şeyden. Bırak bırak elinde avucunda sandıklarını. Kurban et onları, öz varlığına. Çünkü bunu yapmadan onlara asla gerçekten sahip olamayacaksın. Hayatım diye gördüğün ne varsa koy önüne kurban et. Sensin tek amaç, tek hedef, ulaşman gereken elde etmen gereken tek nokta. Sensin sen anla.
O’ymuş
Nerdeymiş peki?
Çok yakınındaymış.
Bir sen bir o olursa iki olurmuş.
Hz. İbrahim ve oğlu İsmail…
Bir vazgeçiş hikayesidir. Vazgeçebildiğin anda kazanmanın ve sahip olmanın hikayesi.
Canından candır oğul. Vazgeçmek neyin sınavıdır?
Vazgeçmek kazanmanın sınavıdır!
Öldüm sandığında dirilir insan.
Hakikati öğrenmek istiyorsan bildiğin sandıklarının tersine bak.
“Hastalığım buymuş benim
Gayrılarla dolar beynim
Duru diyor; kendine dön!
Söz anlarsam, veli benim.”
Abdulkadir Duru
Bir yarışma düzenlenmiş. Bu yarışmaya dünya üzerinde yaşayan herkesin katılması zorunluymuş. Ödül; her şeye sahip olmakmış. Görünen görünmeyen her şeye. Kanla canla yarışmış insanlar. Ama kimse finale varmaya başaramamış.
Ödülü en arkada ki yavaş yavaş yürürken etrafını seyredene, yolun tüm ayrıntılarını farkedene vermişler. Çünkü o zaten her şeye sahip olduğunun, eksiksiz ve bütün olduğunun, farkındaymış…