“Sazını yenmiş sazendelerin hiçbirinde Cemil Bey’in tavırlarını ve aynı makam içindeki ruha tatlılık ve hayranlık veren nağme icatlarını göremezsiniz” diyebiliyor, onun tavrını eleştirenler. Hele kemençe ilâhı denecek derecede büyük bir kabiliyet olan, bütün bu meziyetleri, çok sevdiği Cemil Bey’e de telkin eden müteveffa Vasıf Efendi bile fazlaca, neşelendiği demlerde, tiz Gerdaniyelerde biraz falso bastığı söylenir ama Cemil Bey, tiz Gerdaniyenin (sol) ve tiz Muhayyer (la) hatta tiz Çargâh’ın (do) pek sıkı ve sıkışık perdeleri üzerinde en ufak falso ve yanlış yapmayarak, kayıtsız bir emniyetle huzur ve sükûnetle dolaştığı söylenir.

ESERLERİ: Taksim, söz ve saz eserleri (seksen bey adet.

Rehber-i Musiki: Türk Musikisinin Batı Musikisi ile kaşılaştırmalı olarak yazdığı bir nazariyat kitabı bu biçimde yazılan eserlerin ilkidir. İlk baskısı 1907.

Yarım kalmış kemece metodu.

Musiki eserleri: Muhtelif makamlardan sekiz peşrev, yedi saz semaisi, iki longa, iki zeybek, bir oyun havası. Dr. Nazmi Özalp böyle not düşmüştür.

ÖĞRENCİLERİ: Tanburi Refik Fersan, Fahire Fersan, Ressam Tahsin Bey, Samiye Morkaya, Rahmi Bey’in kızı Nahide Hanım, Atıf Esenbel, Şemseddin Ziya Bey, Ziya Hüzni Bey ve iki kızı, Tanburi ve kemençeci Kadıköylü Fuad Sorguç ve Murad Öztorun başlıcalarıdır.

Yılmaz Öztuna; “Cemil Bey’i bestekârlığından daha mühim olarak Türk Musikisinin yetiştirmiş olduğu en büyük virtüöz hüviyetiyle incelemek gerekir. Tanbur ve kemençede icra tekniğinin zirvesindedir. Bu iki sazda Cemil Bey ile mukayese edilebilecek sazende yok. Çaldığı sazlar: Tanbur, yaylı tanbur, kemençe, lavta, viyolonsel, rebab, keman, tar, bağlama, cura, divan sazı, tanbura ve zurnayı çok çalabilmekteydi” diyor. İstanbul’da bir sokağa “Tanburi Cemil Bey Sokağı” ismi verilir.

Nâzım Hikmet, Cemil Bey’in vefatından duyduğu üzüntüyü, CEMİL ÖLÜRKEN – Mes’ud Cemil’e - diye bir şiir yazar.

Yıllar sonra merhum Cinuçen Tanrıkorur, bu şiiri, curcuna usulünde Kürdilihicazkâr makamında besteler. Cinuçen abi bir nüshasını 1980’li yıllarda bize verme lûtfunda bulunmuştu.

Şimdi Nâzım Hikmet’in Cemil Bey için yazdığı şiirini aşağıda arz ediyorum.

Cemil Ölürken

-Mes’ud Cemil’e-

Elâ gözleri dalgın, geniş alnı sararmış,

Bir sanatkâr hastadır, Cemil hasta yatıyor.

Odayı bir mâtemin görünmez rengi sarmış

Başında duranları kalbi yorgun atıyor.

İnce parmaklarını ıslattı göz yaşları,

Odanın sükûnunda hıçkırıklar inledi.

Hastanın yavaş yavaş çatılarak kaşları,

Sanki derinden gelen bir sadâyı dinledi.

Mukaddes elemini andı bir kere daha,

Uzak serviliklere çevirerek yüzünü..

Ah! Ey gâfil fâniler, îmân edin Allah’a!

Bir ilâhî ruhun da geldi işte son günü…

Çok kudretli oluyor bir dehânın gurubu;

Ecel! Onun yanına sen de el bağlayıp gir!

Nefesinle titreyen fânilerden değil bu,

Ölmeyen bir sanatkâr ölüm döşeğindedir.

Gökler geri alıyor yeryüzünden sesini;

Şimdi geniş alnında ebedin gölgesi var!

Başında ağlayanlar sonuncu bestesini,

Ağır, ağır kapanan gözlerinden duydular!...

Nâzım Hikmet

Devam edecek…

Kaynak: Ecz. Emin Akan: Tanburi Cemil Bey.

Dr. Nazmi Özalp: TÜRK MUSİKİSİ TAHİRİ - 2. Cilt (TRT Yayını)

Yılmaz Öztuna: BÜYÜK TÜRK MUSİKİSİ ANSİKLOPEDİSİ - 1. Cilt (M.E.B.)

Nuri Özcan: İSLÂM ANSİKLOPEDİSİ -7. Cilt (T.D. Vakfı Yayını)

TÜRK ve DÜNYA ÜNLÜLERİ ANSİKLOPEDİSİ - 3. Cilt