Çorum
Açık
13°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3507 %0,36
49,0543 %0,57
Ara

Tıbbı Müdahale Hukukunda Hasta Onamının Hukuki Boyutu

YAYINLAMA:
Tıbbı Müdahale Hukukunda Hasta Onamının Hukuki Boyutu Hekimin, hastaya tıbbı olarak müdahale edebilme yetisinin köşe taşını hastanın onamı yani rızasının alınmasıdır. Hasta küçük yahutta kısıtlıysa velisi ya da vasisinden onay alınmalıdır.  Onay kapsamının istisnai halleri (acil durumlar, hastanın bilincinin kapalı olması ve ailesine acilen ulaşılamadığı durumlar) dışında işbu rıza alınmadığı takdirde yapılan tıbbı müdahale hukuken geçersizdir. Onam kavramını Türk Borçlar Kanunu irade sakatlığı hallerinden değerlendirmek lazımdır. Bu yazımızda irade sakatlığı hallerinden aldatmanın tıbbı müdahale hukukundaki yansıması üzerinde durulacaktır. Türk Borçlar Kanunu (TBK) madde 36’da düzenlenen irade sakatlığı hallerinden biri olan aldatma (hile)’dir. TBK madde 36 der ki: “(1) Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir. (2) Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı değildir.” Madde kapsamında sözleşmenin kurulum aşamasında hileden söz edebilmek için aldatma fiili, sözleşmenin kurulmasının zorunlu şartı olmalı, aldatma ile sözleşmenin yapılması arasında tabii bir illiyet bağı bulunmalıdır. Şayet aldatılan, aldatma fiilini öğrenmiş olsaydı bile aynı içerikte aynı sözleşmeyi yapacak idiyse, aldatma ile sözleşmenin kurulması arasında nedensellik bağı bulunmadığı için aldatmadan söz edilemez. (Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 14. Baskı, Ankara 2012, s.400). Yani aldatma kastının bulunmaması halinde aldatma, kurucu unsurlarından biri mevcut olmadığı için gerçekleşmez. İhmale dayanan aldatma ise TBK. m. 36 anlamında aldatma sayılmaz. (Prof. Dr. Fikret EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, s.399) Tıbbı müdahale kapsamında onay almak için hekimin hile yoluyla tarafların iradesini sakatlaması şeklinde bir hukuka aykırılık cereyan etmektedir. Bu noktada hasta yakınını, hastayı işbu yönde irade beyanında bulunmaya; özellikle sözleşme yapmaya taraf iradelerini fesada uğratarak ikna edebilmektedir. Örneklendirmek gerekirse: Hastanın eğer ameliyat olmazsa iyileşemeyeceğinin yahutta normal sürelerde hastanın gözlemlenmesi ve devamında tedaviye cevap vermez ise ameliyatın yapılması gerektiği durumlarda bile ameliyatın aciliyetinin hastaya empoze edilmesi şeklinde olabilmektedir. Böyle bir durumda alınan onayın, taraf iradesinin fesadı hali mevcut olduğundan iptale tabii olduğunu söylemek mümkündür. Bu noktada yapılan ameliyatın bedeli açılacak bir malpraktis davasında ileri sürülmekle beraber, ortaya çıkan zararın etkisine göre maddi ve manevi tazminat istemi de gündeme gelebilecektir. İyi okumalar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *