Çorum
Parçalı az bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
39,7257 %0.16
45,8826 %0.2
Ara

Hoş Bulduk

YAYINLAMA:

-Yaptıklarından utanıyor musun? dedi Tanrı…

-Çok utanıyorum, dedi adam…

Tanrı;

-Utanıyorsan sorun yok çıkabilirsin, dedi.

Adam şaşkınlıkla sordu;

-Cehennem dedikleri bu kadar mı?

-Utanmayı biliyorsan bu kadar, dedi Tanrı.

Bu satırları Erdal Kesal’ın ahlak utanmayı bilmektir, başlıklı yazısının altında okudum. Beni çok etkilediler. Bir çocukluk anısını yazıya döktüğü satırlar ise şöyleydi;

“1970’li yıllar, Avanos. Yazın ilk günleri. Evin önünde bir kamyonet duruyor. Kayseri’den yüz çuval şeker gelmiş. Kitap okuduğum kovuğumdan çıkıp çuvalların taşınmasını seyrediyorum. Gazoz şişelerine, şeker çuvallarına, benim ders notlarına, fırından yeni çıkan bazlamaya, bahçeden kopardığı domatese bile dualar okuyan annem yine iş başında, dudakları sürekli kıpırdıyor.

 “Bu yaz çok gazoz satılacak inşallah.”

Çuvallar taşındı, kamyonet gitti. Tüm aile içimiz rahatlamış halde sofraya oturduk. Philips radyoda ajans zamanı. Spikerin okuduğu haberlerin içinden bir ara “şekere zam” haberini duyduk. Büyük abim sevinçle, ohh dedi. Tam zamanında almışız şekeri…

Ertesi gün, babam erkenden kalkmış, evin önündeki camekanda annemle konuşurken gördüm. Canının sıkıldığı zamanlarda yaptığı gibi mendilini sebepsizce katlayıp duruyordu. Az sonra da kalktı gitti zaten.

Annem camekândan salona geçerken kendi kendine mırıldanıyordu;

 “Deli bu herif anam, sabaha kadar uyumamış!”

Bir saat sonra geldi babam. Rahatlamış, yüzü gülüyor. Maliyeye gidip ihbar etmiş kendini. “Dün yüz çuval şeker aldım, aslında bugün alacaktım. Zamlı almam lazımken ucuza aldım. Farkını ödemek istiyorum.”

Çocuk aklımla bile anlamıştım, babamın aslında maliyeden değil, utanmaktan korktuğunu.”

İnsan bedeni, cenneti, cehennemi, arafı içide taşır. Halden öteye geçerse mekanlaşır. Yaşadığın bu hallerin hangisi içine işleyip mekanlaştırmak istersin?

Seyret kendini nereyi inşa ediyorsun kalıcı yaşamak için? Cennet mi, cehennem mi? Belki de araf…

En çok hangi hal üzerine yaşarsan, o gerçekliğin haline geliyor hala mı farkında değilsin. Hala bir gün varılacak bir yer mi cennetin, kaçabileceğin bir yer mi cehennemin?

Oysa kah cennetteyiz, kah cehennemde. Bir bakıyorum huri dolu etrafım, bir bakıyorum zebaniler sarmış. Sen huriyi gerçekten güzel kadın mı sandın? Zebaniler sana yabancı, henüz tanışmadın mı sandın?

Peki belki öyledir…

Belki de…?

O gelecekte seni koyacaklarını sandığın yerdesin ve ama farkında değilsin!

Hemen şimdi şuan kendine gelmeye ne dersin?

Gel buyur, hoş geldin.

Bende hoş buldum buralara, öyle hoş ki, bu kafadan gitmem. Kovsalar her gün, gene de gidemem…

Yorumlar
S
Sinem öz 1 ay önce
İçten kaleminizi çok beğeniyorum🌸
BEĞENME
0
CEVAPLA