Milyonerlerle Milyarderler Arasındaki Farkı Anlamak
“Annecik bu seyahatte milyonerlerle milyarderler arasındaki farkı anlayacaksın” sözcükleri ile başladı Mavi Yolculuğumuz.
Mavi Yolculuk ilk gençliğimde okuduğum Azra Erhat’ın kitabını okuduğumda içime düşmüş bir hayal olmuştu.
1981 yılında Bakanlık çalışanı olarak üstlenmiş olduğum Datça Çevre Düzeni Planı kapsamında karadan erişilemeyen koyları da plan kapsamında karşıladığı yol giderleri kapsamında kiralanan patapat motorlu küçük bir kayıkçı teknesi ile meslektaşım Kaya Ürünay ve bize katılan eşi ile birlikte mavi yolculuğun bir benzerini yaşama şansım olmuştu. Müthiş büyük bir gürültünün yanı sıra yeşil ile mavinin öpüştüğü benzersiz kıyıları elde harita paftaları ile gezerken kısıtlı zaman ve bütçe nedeniyle denize ayağımızı basmadan tamamladığımız mavi yolculuğun bile tadı damağımda kalmıştı.
Bu kez oğlum Ender benim yıllardır mırıldanmakta olduğum talebimi hayata geçirdi. Emekli maaşımla hayal bile edemeyeceğim bir katamaran kiralayarak Fethiye- Göcek koylarını kapsayan 4 günlük tadı damakta kalan bir mavi yolculuğu bana yaşattı. Kaptan her girdiğimiz koyun adını ve özelliklerini anlattı. Bu yazıda sizlere ne o adaların adları ne de güzelliklerini anlatmaya çalışmayı denemeyeceğim. Çünkü ben bir teknik insan olarak öylesine güzellikleri harfleri kullanarak betimleyebilecek nitelikte değilim.
Hiç söz edilmezse olmaz. Her gittiğimiz koyda mavi ile yeşilin öpüştüğüne şahit olduk. Çam ve sığla ağaçları denize sıfır konumlarında son derece mutlu görünüyorlardı. Volkanik topografyanın kayaç yapısı oldukça sert, dik ve keskin yamaçlarda bile ağaçların özgürce kök salıp, boy atabileceği doğal ortamı sağladığından göğe en yakın yerlerinden, suya değen noktaya kadar yeşilin her tonunu görmek mümkün.
Deniz alanında da aynı volkanik uzantılar nedeniyle görülen derinleşme büyük yatların bile güvenle kıyıya yanaşabilmesine olanak verirken sayısız adacıklar, koylar, saklı hazineler ve güvenli sığınaklar beklenmedik güzellikleri ile sırlarını sunuyor.
Bu yapının getirdiği bir başka olgu da bu vahşi topografya nedeniyle pek az koya karadan ulaşım imkânı ve kıyıda yapılaşma olanağını tanımaması nedeniyle en azından kara alanının bakir kalmasını sağlaması oluyor.
Gelelim yazımın başlığına. Milyonerlerle milyarderler arasındaki farkı denizde görüyorsunuz. Karalar ne kadar bakirse deniz alanı o kadar kalabalık. Hangi koya gitseniz tıklım tıklım.
Öncelikle şunu belirtmeliyim. Deniz alanında fakirler yok. Orta hatta günümüz koşullarında onlar da değil orta-üst gelir grubunda olup ta tatil yapabilecek kadar birikimi olanlar korsan gemisi veya ada vapuru görünümlü toplu taşıma amaçlı guletlerle küçük te olsa sahili olan ender koylarda demirleyip, günübirlik turlarla denizin tadını çıkartabiliyordu. Ama sözüm onlar değil.
Sözünü ettiğim milyonerlerle milyarderler TL milyoneri ve milyarderi de değil, Avro veya dolar olarak düşünün. Düşünebildiniz mi? Tabi ki beceremediniz. Ben de bu kadarını hayal bile edemiyorum.
Nasıl ki doğal güzellikleri tarif edemiyorsam inanın zenginliklerin düzeyini de tarif etmek mümkün değil. Özel yat olduğu sözlenen bana göre Titanik kadar büyük, küçük bir kasaba halkını alabilecek oligarklara ait gemiler ile onların az ötesinde onlardan az küçük çalışanları taşıyan ‘müştemilat’ olarak adlandırılabilecek gemiler bana ‘milyarderlik’ konusunda değil dolarla ‘trilyonerlik’ konusunda fikir sahibi olma şansı verdi.
Milyarderlik ölçüsü; bana göre gemi onlara göre yat olan, içinde aynı üniformaya ait kaptan, aşçı ve gemicileri ile demir atmış, sahiplerinin keyiflerinin gelip bir tur atmasını bekleyen teknelerde somutlaşıyordu bence.
Milyoner deyince; milyoner var milyonercik var. 900 Milyon ile 5-10 milyon arasındaki farkı da görüyorsunuz. Katamaran, gulet yelkenli sahipleri milyoner, bu tür taşıtları kiralayarak tatil yapanlara ise bir genelleme ile milyonercik denilebilir.
Sözünü etmeden geçemeyeceğim bir konu da Ruslara ait yaklaşık 30 adetlik çok güzel çok büyük bir yelkenli filosu. Dönemsel olarak gelen Rus Milyonerleri yelkenli yarışları düzenleyip restoranı olan ender koylardan birindeki iskeleye demirleyip, sonrasında geç vakitlere kadar eğlenip ülkelerine döndükleri söylendi. O gece onlarla aynı koyda uykusuz bir gece ile eğlencelerine ben de yattığım kamarada detone şarkıları nedeniyle şahidim.
Mavi yolculuğun milyonerleri milyarderlerine ilişkin gözlemimi mavi yolculuğun emekçilerinden söz etmeden tamamlarsam büyük haksızlık olur.
Milyoner ve milyarderlerin yatlarının değişik sayıda -zenginlik düzeyine bağlı- çalışanlarının yanı sıra, bizim gibi birkaç günlük ya da haftalık kiralanan bir yatta hizmet sunuları genelde bir kaptan ile biri hem tayfa hem de aşçı olan iki kişi aracılığı ile sağlanmakta.
Bir de son derece çeşitli botlarla genelde tek dolaşan son derece yaratıcı girişim sahipleri; deniz emekçileri. Ne gibi hizmetler derseniz; bir kadın satıcı yatlara dondurma servisi verirken, bir diğer kadın emekçi botunda elbise Tshirt vb giysilerini satmaya çalışıyordu. Mardinli midyeci inanılmaz satış yapıyordu botundan. Bir mahalle bakkalı tekne ise bakkal ve manav ihtiyaçlarını hem de akıl almaz çeşit zenginliği ile yatlara sağlarken bu harika pazarın farkına varan Migros, Carrefour gibi zincir marketlere ait gemiler de yüzer AVM ler olarak ortalıkta dolaşıyor. Bunlar kendi şahitlik ettiklerim. Bir de duyduklarım var. Tai masajı hizmeti veren botlar bile varmış. Yani karada olduğu gibi denizde de milyon dolarlık bir alanda emekçilerin ekmek savaşı sürüyor.
Bu arada Muğla Belediyesinin katı atık toplama teknesi beni en sevindiren hizmetlerden biri oldu. İki yıldır kıyılara konulan çöp konteynerleri yerine başlatılan bu uygulama ile sahillerde düzensiz çöp birikintileri yerine teknelere tek tek ulaşarak çöp toplayan bu tekne aldığı büyük torbalar ile çöp karşılığında teknelerden torba başına 50TL karşılığı bu hizmeti veriyor.