Hatıralarla Türk Musikisi (95) Abdulbaki Nâsır Dede
Abdülbâki Nasır Dede, 1765 yılında İstanbul Yenikapı Mevlevihanesine yakın bir evde doğar. Babası aynı dergâhın şeyhi Kütahyalı Ebubekir Efendi, annesi ünlü neyzen, mutasavvuf ve bestekâr Nayi Osman Dede’nin kızı Saide Hanımdır. Ali Nutki Dede’nin küçük kardeşidir.
Öğrenimini mevlevihanede yapar. Babasının vefatı üzerine mevlevihanedeki hücresine çekilir ve kendini çalışmaya verir. Babası vefat ettiğinde 10 yaşındadır. Arapça’yı, Farsça’yı ve dinî ilimleri Milâs Müftüsüzâde Halil Efendi’den öğrenir.
Bir yıl sonra yalnızlıktan kurtulup dergâhta semâ meşk edip âyine girmeye başlar. Çok gayretlidir, dergâhdaki musikişinaslardan musiki bilgisini öğrenir. Ağabeyi Ali Nutki Dede’nin şeyhliği sırasında mevlevihanenin neyzenbaşılığını yapar. Ağabeyinin vefatı üzerine 1804 yılında Hacı Mehmet Çelebi tarafından mevlevihanenin şeyhliğine tayin olur. 1814 yılında Mekkizâde Mustafa Âsım Efendi tarafından dergâhın vakıf işlerinde de görevlendirilir. Ölümüne kadar bu işe devam eder. 1821 yılının Şubat ayında vefat eder.
Abdülbâki Nasır Dede, ömür boyu titiz bir araştırmacı olarak edebiyat, tasavvuf ve şiirde derinlemesine bilgi sahibi olarak Esrar Dede’nin takdirini kazanır. Öte yandan Türk Musikisin yüzyıllardan beri ihmal edilen bilimsel yönünü ele alarak, eski Edvâr kitaplarını inceleyerek buralarda yazılanları birbiri ile karşılaştırır. Sultan 3. Selim, bir musikişinas olarak notasızlığın nelere mâlolduğunu görür ve nota ihtiyacını zaman zaman dile getirir. Nasır Dede, Padişahın bu isteğini Seyyid Ahmed Ağa’dan öğrenir. Bunun üzerine, “Tetkik-ü Tahkik” adı altında bir kitapta toplar, daha sonra bu eserini genişledir ve ilâveler yapar. “Tahririye”yi yazar. Tahririye’de, dedesi Osman Nayi Dede’nin bulduğu nota sistemini biraz daha genişletir. Padişahın Suzidilâra makamındaki peşrevini ve diğer bazı eserleri notaya alır ve Padişah 3. Selim’e arz eder.
Hammamizâde İsmail Dede Efendi’nin musiki ve ney hocası, Abdülbâki Nasır Dede’dir.
Nasır Dede, sanatındaki üstün kabiliyetini musiki sanatında ortaay koyar. İsfahan ve Acem Buselik makamında iki Mevlevi âyini besteler. Öte yandan, Ahmet Eflâkî’nin “Menakibul Ârifin” isimli Farsça eserini “Tercüme-i Menâkibul Ârifin” adıyla Türkçe’ye çevirir.
Nasır mahlâsını kullanarak yazdığı 3000 beyitli “Divan” “Defteri Dervişan”, Şeyh Ali Nutki Dede tarafından başlanılan ve onun ölümü üzerine Abdulbâki Dede’nin devam ettiği eser.
“Tahririye”, kendisi tarafından icat edilen nota sistemini açıklayan ve bu nota ile yazılmış dört besteyi kapsayan bir eseri. Bunların hepsi Süleymaniye Kütüphanesi’nde tek nüsha olarak bulunmaktadır. Süleymaniye Kütüphanesinde (Nafiz Paşa-1126 numara) ile bulunan eser, 3. Selim’e ithaf edilmiştir.
Musiki ile ilgili yazdığı eser; bugünkü terimlerle Türk Musikisi (Şark Musikisi) basit, mürekkep makam ve perdelerin isimleriyle anılan makamları ihtiva eder. Makamların tarifi, seyri, kararı, güfte taksimi, usuller, çeşitli makamların insan üzerindeki etkileri ve güftenin manâ bakımından makam ve nağme ile uyuşmasını konu alır. DEVAM EDECEK
Kaynak: Yılmaz Öztuna: BÜYÜK TÜRK MUSİKİSİ ANSİKLOPEDİSİ - 1. Cilt - Sayfa: 14-15
Dr. Nazmi Özalp: TÜRK MUSİKİ TARİHİ - 1. Cilt - Sayfa: 205-206
Nuri Özcan: İSLÂM ANSİKLOPEDİSİ - 1. Cilt