Hatıralarla Türk Musikisi (97) Küçük Mehmed Ağa
İstanbul’da doğar. Doğum tarihi bilinmiyor. Babası, Muhasib_i Şehriyar, bestekâr ve müzikolog Kemani Hızır Ağa’ır. 1800 yılında vefat ettiği söyleniyor.
18. yüzyılda yaşamış Klasik Türk Musikisi bestekârıdır. Türk Musikisi tarihinin en büyük bestekârlarından biridir.
Doğum tarihi bilinmemekle birlikte Sultan 3. Selim’in muhasibi olduğu biliniyor. Türk Musikisi tarihçileri, yukarıda da belirttiğimiz gibi Küçük Mehmed Ağa’nın 1800 yılında vefat ettiğinde birleşirler.
Musiki ile ilgili kaynaklara göre yüzlerce eser besteler. Ancak, günümüze 40 civarında eserinin notaları ulaşır. Öte yandan, “Musiki Mecmuası’nda , günümüze notası ulaşmayan eserlerinin sözleri vardır. Eserlerinin çoğu din dışıdır ve büyük formda bestelemiştir. Böylece, Mehmed Ağa, pek çok makamda “Klâsik Takım” besteler. Bunların içinde özellikle “Evcara” takımı oluşturan eserleri tümüyle muhteşemdir.
1-Evcara Havi usulünde beste: “Gelince hattâ mu’anber, o mah cemalimize.” 2- Evcara Aksak Semâi: “Kimin meftunu oldun, ey peri ruyim nihan söyle?” 3- Evcara Nakış Yürük Semâi: “Sâkiy çekemem yaz-ı zarifaneyi boş ko.” Dilhayat Kalfa’nın Evcara Peşrevi ve Evcara Saz Semâisi ile harika bir “Klâsik Takım” meydana gelir.
Diyarbakır Devlet Türk Müziği Korosunda iken 1990 ‘lı yıllarda icra etmiştik.
Diğer klâsik eserlerden Zavil Ağır Semâi; “Bulunmaz nev-civanın hemdem-i ağyarsın.” Sûzinak Ağır Semâi; “Kapılır her gören ol şuh-i cihan-âşubu.” Yürük Semâi; “Ey dil heves-i vuslat-ı canan sana düşmez.”
Hacı Sadullah Ağa, Vardakosta Ahmed Ağa ve Hafız Şeyda ile birlikte bestelemiş oldukları”Tahir Kâr”ın bestesi ne yazık ki günümüze ulaşamaz.
Küçük Mehmed Ağa’nın; basta, üksük samâi, nakış samâi, nakış yürük semâi olmak üzere 36 söz eseri, muhtelif makamlardan 8 peşrev ve saz semâisi günümüze gelmiştir.
Kaynak: Dr. Nazmi Özalp: TÜRK MUSİKİSİ TARİHİ - 1. Cilt Sayfa:188-189
Nuri Özcan: İSLAM ANSİKLOPEDİSİ
Yılmaz Öztuna: BÜYÜK TÜRK MUSİKİSİ ANSİKLOPEDİSİ - 2. Cilt Sayfa: 35
Enfi Hasan Ağa
İstanbul’un Fındıklı semtinde 1660-1700 yılları arasında doğduğu tahmin ediliyor. Burnundan dolayı Burnaz, enfiye çekmeyi sevdiğinden “Enfi” lâkabıyla tanınan Hasan Ağa, ilk musiki dersini babasından alır. Genç yaşta Enderun-i Humayun’a alınır. Enderun’da musiki eğitimi sırasında gayret gösterir. 3. Sultan Ahmet döneminde saraya serhanende olur. Bu arada Halveti-Şabani Sufi Mahmud Nasuhi’ye intisap eder. 1724 yılında vefat eder.
Hasan Ağa, asıl şöhretine Lâle Devrinde saraydaki Ebubekir Ağa’nın fasıl heyetinde serhanende olarak çalışırken kavuşur. Özellikle Sultan 3. Ahmed’in Şehzadeleri için tertip ettiği sünnet düğününde bazı gün 80, bazı gün 100 kişilik saz ve ses topluluğunu başarılı yönetimiyle şöhrete kavuşur.
Meşk edilen eserler özellikle; Nedim, Vahbi ve Raşid’in düğün için hazırladıkları gazel ve besteleridir.
Şeyhülislâm Esad Efendi bizzat dinlediğini, müzikalitesinin çok üstün olduğunu, tok bir sesinin bulunduğunu, üslûp ve dilinin sade oludğunu yazar. Beste, samâi, şarkı olarak klâsik geleneklere bağlı, ihişamlı eserler besteler. Yunus’un şiirlerinden ihâhiler de besteler. Toplamda 18 eseri günümüze gelir. Nişabürek Ağır Semâisi; “Came-î surh ile sanma lâl-gün olmuş gelir” en tanınmış eserleri arasındadır. DEVAM EDECEK
Kaynak: Yılmaz Öztuna: BÜYÜK TÜRK MUSİKİSİ ANSİKLOPEDİSİ - 1. Cilt Sayfa: 331-332
Dr. Nazmi Özalp: TÜRK MUSİKİSİ TARİHİ - 1. Cilt Sayfa: 171-172
Nuri Özcan: İSLAM ANSİKLOPEDİSİ – 16. Cilt Sayfa 285