Basit Adam
Bu yaşamı basit yaşayan, basit bir adamın hikayesi.
O mümkün olduğunca dürüst, umarsız, endişesiz ve kaygısız bir şekilde yaşadı.
Ve heyecan ve merak içinde. Daima yeteneklerini içinde barındırdı. Kimseyi hiçbir şekilde
manipule etmedi, kontrol etmedi, canını yakmadı, basitçe yaşamdan zevk aldı. Şu söylemi duymuşsunuzdur, çoğu çağrılır ama çok azı seçilir. Bunu şöyle söylemeyi seviyorum, herkes çağrılır ama çok azı bu çağrıyı duymayı seçer. Bu çağrıyı duymayı seçen daha da azı o
çağrıya cevap verir. Ve onun da içinden çok daha azı taa sonuna kadar gitmeye niyet eder.
İşte bu basit adam bir düğüne davet aldı ve bu düğüne gitmek için yolculuğa çıkmaya karar verdi.
Buna yuvaya yolculuk adı verilir. Güzel bir zaman geçirerek, etrafta dolanarak insanlarla
karşılaşarak yol alıyordu. Farklı maceralar yaşadı ama onları geride bıraktı. Bir şeye takılıp
kalmadı yoluna devam etti. Ve öyle bir yere geldi ki orada o yol, 3 farkli yere ayrılıyordu. Ama
hangi yoldan gitmesi gerektiği konusunda kararsızdı. İşte burası önemli bir seçim noktasıydı. Yola baktı ve orada küçük bir tabela gördü.
Tabela da ruhsal yol yazıyordu. Ve dedi ki, ben hayatımda hiçbir zaman olmadım. Ve
ruhsal yola baktı ve ilerde çiviler üzerinde yatan bir hint fakiri gördü, ve uçan halılarla uçan
insanlar gördü ve bazılarının rahatsız bir şekilde saatlerce durarak oruç tuttuklarını aç
kaldıklarını gördü, ve bazı mazoşistlerin kendilerini kırbaçladıklarını ya da kafalarını ağaçlara vurduklarını gördü. Ve dedi ki benim kafam vurmak için hiç uygun değil. Ben bu spritiuel yola girmezsem iyi olur.
Ve diğer tarafa baktı oradaki tabelada da zor yol yazıyordu. Ve sonra o yolun başında bir ses duydu, çekil yolumdan seni önemsiz böcek. Geri giderken yukarı baktı ve ihtişamlı zırhıyla pırıl pırıl parlayan kocaman büyüleyici bir ata binmiş büyüleyici bir şövalye gördü. Kılıcı, zırhı, çantasında altınları vardı.
Ve basit adam sordu niye bu kadar
süslü püslü kraliyete ait şeyleri taşıyorsun üzerinde?
Şövalye dedi ki, ben ejderhalarla savaşmaya gidiyorum, orduları fethetmeye ve genç bakireleri kurtarmaya gidiyorum. Basit adam dedi ki içinden, ben bu kılıcı kaldıramam bile çok ağır gözüküyor, bırak ejderhaları öldüreyim orduları fethedeyim. O zavallı bakireleri kurtarmaktan da vazgeçeyim. Ben gücünde duran bakirleri tercih ederim.
Ve ortadaki yola baktı, oradaki tabelada da asil yol yazıyordu. Dedi ki, kahretsin ya benim
asil bir yanım yok. Ben basit, sıradan bir adamım. Ve ben duydum ki, taç takan kralların
işleri başlarından aşkın olur. Ve bu nedenle de hiç kral olmaya özenmeyeyim, şimdi ne yapıcam.
Düğüne davet edildim ve gitmek istiyorum der kendi kendine. O sırada, bir kuşun kanat çırpışlarını duyar. Ve küçük beyaz bir kuş görür. Bu kücük kuş, oyuncu bir şekilde adamın başının etrafında dolaşmaktadır. Orada kuşa bakarken ayağı bir dala takılır ve kendini asil yolun ortasında buluverir basit adam. Bir ses duyar, yolda tezahür eden bir varlığın sesi.
Nereye gideceksin, diye sorar ses, basit adama. Adam özür dileyerek der ki, çok affedersiniz ben küçücük bir kuş gördüm. Ve ona bakarken bir anda yanlışlıkla bu yola düştüm. Ve varlık der ki, Ben ilk gardiyanım ve eğer sorumu cevaplarsan geçebilirsin.
-Nereye gideceksin?
Basit adam der ki;
-Ben düğüne gidiyorum.
Gardiyan der ki, tamam geç hadi…
Basit adam, hepsi bu kadar mı, der.
Ve gardiyan, evet sen doğru cevabı verdin der.
Basit adam şaşkınlıkla yoluna devam eder.