Çorum
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3912 %0,25
48,8375 %0,46
Ara

Gör

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

İki yatalak hasta, bir hastane odasını paylaşıyorlardı.

Hastalardan birinin yatağı pencere kenarında diğerinin ki ise, adamın yatak ucunun tam karşısındaydı. Diğer hasta pencereyi yatağının bulunduğu konumdan hiç göremiyordu.

Bu iki adam, birbirleriyle saatlerce konuşurlardı. Eşlerinden, ailelerinden, askerlik anılarından, gittikleri tatil yerlerinden...

Pencerenin yanındaki hastayı hemşireler öğleden sonraları yatağında doğrultuyorlardı. O da bu zamanı, pencerenin dışında gördüğü her şeyi oda arkadaşına anlatarak geçiriyordu. 

Diğer yataktaki adam ise, arkadaşının anlattıklarını gözünde canlandırıyor ve hiç değilse bu süre boyunca hastane odasında olduğunu unutuyordu.

Pencere, gölün yanındaki parka bakıyordu.

Gölde çocuklar oyuncak gemileriyle oynarken,

ördekler ve kuğular da suyun üzerinde yüzüyorlardı.

Genç aşıklar her renkten çiçeklerin arasında kol kola yürüyorlardı ve şehrin silueti uzakta görülebiliyordu.

Yaşlı bir adam bankta gazetesini okuyor, her gün bu saatlerde bir kadın köpeğini gezdirmeye çıkarıyordu.

Pencerenin yanındaki adam, bunları en ince ayrıntısıyla anlatırken, diğer taraftaki adam gözlerini kapatıp bu hoş manzarayı hayal ediyordu.

Sıcak bir öğle sonrası, pencerenin yanındaki adam ilerleyen bir bando takımından bahsetti.

Diğeri bandoyu duymamasına rağmen pencerenin yanındakinin açıklayıcı kelimelerinin yardımıyla sesleri zihninde canlandırdı.

Günler, haftalar, aylar geçti. 

Bir sabah hemşire odaya girdiğinde,

pencerenin yanındaki hastanın ölmüş olduğunu farketti.

Hemen hastanın alınması için hastane görevlilerini çağırdı.

Oda arkadaşı bu duruma çok üzüldü. Fakat kendisinin de sonunun az çok böyle olacağını düşündüğünden, hiç değilse kalan günlerimi pencere kenarında geçireyim diyerek, hemşireye istediğini bildirdi.

Hemşire bu isteği memnuniyetle yerine getirdi ve

hastanın rahat ettiğinden emin olduktan sonra odadan ayrıldı.

Hasta yatağı değişir değişmez pencereden dışarı bakmaya çalıştı fakat tek gördüğü bir duvardı. Duvarın ardını görebilmek için yeniden hemşireyi çağırdı ve yatağının biraz doğrultulmasını istedi. Hemşire yatağı doğrulttuğunda da manzara değişmedi. Pencere sadece koca bir duvarı görüyordu. Gri bomboş bir duvar…

Hastanın şaşkınlığını anlamayan hemşire, hastaya ne oldu diye sordu. Hasta, hemşireye arkadaşının her gün kendisine anlattığı manzaradan bahsetti.

Hemşire ise adama şöyle dedi; 

“Oda arkadaşınız kördü, o zaten baktığında bir duvar görmüyordu hatta bir pencere bile…”

İnsan düşlerinin büyüklüğü kadar özgürdür, der Che Guevara…

Şartlar, durumunuz ne olursa olsun nasıl hissedeceğinizi siz belirlersiniz. Ya karanlık düşünceler de boğulursunuz ya da başka bir yol bulursunuz. Bu bir hayal bile olsa her zaman iyi hissetmeniz için başka bir yol vardır.

Her şey, her durum zıddıyla var olur ve her iki olasılık bize aynı uzaklıktadır. Seçimi biz yaparız. Ya bir kurban oluruz, ya kahraman. 

Bu gücü belirleyen, düşüncelerimiz, hissettiklerimiz ve tepkilerimizdir. Hiç bir şart düşleri olan birini esir edemez. Çünkü düş sınızsız, sonsuz bir özgürlük alanıdır. Sana kim olduğunu gösteren bir özgürlük alanı. 

Kimsin? Bir beden mi, iki el, iki ayak, iki göz ve dahası mı?

Kimsin sen?

Gözünü kapatta gör…

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *