Hatıralarla Türk Musikisi (103) Darülelhan -4
Aslında Türk Musikisinin, sonradan “Belediye Konservatuvarı” adını alan Dârülelhan’dan kovulmasının temelleri, İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun öneri ve girişimleri ile atılmıştır. İsmail Hakkı Baltacıoğlu, “Türk’e Doğru” isimli kitabında; “Yönümüzü Garp kültürüne ve musikisine yöneltmeliyiz. Musikimizin kurtuluşu Garp musiki sistemindedir” diye iddia eder. Batı hayranlarının gayretleriyle Şark Musikisi (Türk Musikisi) tarihin tozlu raflarında yerini aldı.
Necip Asım Bey; “Halk ezgilerimizin gelecekte Türk Operasındadır geleceğimiz” diye sürekli savunur.
Musikimizi hiç bilmeyen Ziya Gökalp de”Bedii Türkçülük ve Türkçülüğün Esasları” kitabında; “Halk Musikisi” değil “Anadolu Musikisi” diye isim değiştirerek musikimizi baltalamaya çalışır. Gökalp’e göre Türk Musikisi (o zamanki adıyla Şark Musikisi) Bizans kalıntısıdır. Araplardan hatta Mısır’dan çalıntıdır.
Gerçi, Hüseyin Saadettin Arel, “Türk Musikisi Kimindir” isimli kitabında belgelerle Gökalp’in ve diğerlerinin iddialarını çürütmüştür.
Ziya Gökalp’in hocası ve etkileyen kişi, Henri Berkson’dur.
Henri Berkson, Yahudi kökenli Polonya’lı bir babanın ile İrlanda’lı bir kadının oğlu olarak Paris’te doğmuştur. Maksatlı felsefi görüşler icat eder, zekânın değerini düşürmeye çalışır. (Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi – 2. Cilt – Sayfa: 833-837)
Konumuzdan uzaklaşmış gibi oluyoruz ama bu maksatlı adamın yıkıcı fikrine antitez olarak Sayın Abdulkadir Duru Bey, Örgünöz Fikri ile maksatlıların bütün iddialarını çürütmektedir. “Zekâ, aklın yeteneğini ortaya koyan yetenek göstericisidir. Zekâ, akıl merkezlerini yönlendirir. Zekâ nerede bir hedef bulsa oraya kayar ve aklın öteki merkezlerini de beraber o hedefe yönlendirir. Ancak, zekâ, aklın hiçbir merkezini denetlemez, sadece peşine takar ve yön verir. İddia uyanmadıkça zekâ, bir özenti niteliğindedir. Hayal merkezine yönler. İddia uyandığı zaman hayal kapanır. Zekâ inançla beslenir, sevgi ile temizlenir. Zekâ, hedef âşığı olduğu için hedefi düşmanında bulsa, düşmanının istediği gibi çalışır. Çocukların zekâları gerçek sevgiden, gerçek şefkatten beslenir.” (Abdulkadir Duru – İyi Sorun Sağlam Cevap Alın - 8. Cilt - Sayfa: 7-8 - 2. Cilt - Sayfa: 63-65)
Türkçülüğün esaslarını yazan Ziya Gökalp, 22 Eylül 1905’de İttihat ve Terakki’nin Diyarbakır Şubesini kurar. 18 Eylül 1909’da Selanik’te toplanan İttihat ve Terakki Cemiyetinin Merkez Heyeti Üyeliğine seçilir. Sultan 2. Abdülhamit’i, Selanik’teki bu merkez heyeti azalarından Arnavut Esat Taytan, Arif Hikmet Paşa, Aram Efendi ve Formason Locasının kurucusu Yahudi Emanuel Karausa, Yıldız Sarayına gelerek; “Millet seni azletti” diye tahtından indirirler.
Dört yıl sonra Mersinli Cemal Paşa, Enver Paşa’yı yalısında ziyaret eder. Cemal Paşa, Enver Paşa’ya; “Sultan Abdülhamit’i devirdiniz. Ardından devleti, gereksiz yere Cihan Harbine soktunuz. Pişmanlık duyuyor musunuz Paşam” diye sorduğunda, Enver Paşa gerçeği itiraf ve hatasını kabul eder; “Evet Paşam. Harbin bütün mesuliyetini kabul ediyorum. Az kaldı Turan olacaktık, viran olduk. Bizim asıl mesuliyetimiz, Sultan Abdülhamit’i anlamamamız ve Siyonizme âlet olmaktı. Ancak, geç ve pahalı anlaşılmış bir hakikat.”
DEVAM EDECEK
Kaynak: Nuri Özcan: İslâm Ansiklopetisi – 14 Cilt – Sayfa: 124-128
Dr. Nazmi Özalp: TÜRK MUSİKİSİ ANSİKLOPEDİSİ – 2. Cilt – Sayfa: 3-10
TÜRK ve DÜNYA ÜNLÜLERİ ANSİKLOPEDİSİ – 10. Cilt - Sayfa 5638-5640
Cevat Rifat Atilhan: İttihat ve Terakki’nin Suikastleri – Sayfa: 27-57
Abdulkadir Duru: İyi Sorun Sağlam Cevap Alın- 2. Cilt – Sayfa: 63-65 – 8. Cilt – Sayfa: 7-8
Abdulkadir Duru: Niye Kurşunluyoruz – Sayfa: 45-47
Erdinç Kemal Duru: Şahsiyetimizle Yaşamak Zorundayız – Sayfa; 22-38