Çorum
Az bulutlu
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,7358 %0,23
48,3301 %0,44
Ara

Hatıralarla Türk Musikisi (105) Dârülelhan - 6

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Cinuçen Tanrıkorur, “MÜZİK KİMLİĞİMİZ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER” kitabında, “Alaturka, Türk Mûsikîsinin adı mı?” başlıklı yazısında şöyle demiş; “Bakın, mûsikî neymiş? ‘Melodi, ritm ve armoni bakımından ele alının sesler bilimi.”
Peki ya MÛSİKÎ? (Onlar hem kök hem anlam bakımından zaruri olan uzatma-inceltme işaretlerine aldırmadıklarından böyle ‘Buzuki’ uyumunda yazarlar.) Onun da tarifi şu: “Alaturka Müzik” yâni mûsikî; melodi ve ritmi olup da armonisi olmadığı için müzik değil, müzik de alaturka olmadığı için mûsikî değil! 
Beğendiniz mi? 
İlâhi ansiklopediciler. Şu tutumunuz var ya Tanzimat depreminden buyana Türk Aydınının içine düştüğü “beyin travması”nı o kadar güzel anlatıyor ki!
“Bir kere, musiki; seslerin bilimi değil, sanatıdır. Ses bilimine herhalde biraz ‘Akustik’ denir. Bu bir. İkincisi, sizin ‘Alaturka’ dediğiniz, Türk Mûsikîsinin değil, beyin özürlülerdeki düşünce ve davranış bozukluğunun adıdır.”
10 ile 18 yaşlarım arasında 8 yıl bana İtalyanca, Latince ve Fransızca hocalığı yapmış olan merhum Prof. Dr. Giuseppe Garino (1910-1982), bir derste şöyle demişti; “Sevgili çocuklar, şunu hiç unutmayın. ‘Kendi değerlerinin farkında olmayan veya bunları küçümseyen milletlerin, başka milletlerin gözünde değeri olmaz.’ Müziği harp sanatında vazgeçilmez bir unsur olarak kullanan ilk uluslardansınız.”
Cinuçen Tanrıkorur devam ediyor: “İşte, dilimizde ‘alaturka’ şeklinde söylenen İtalyanca alla turca sözü, uluslararası bir müzik terimidir ve sadece ‘Türk (askerî müziği) tarzında’ demektir. Ne var ki Napolyon’un dostu 3. Selim ile başlayıp, 2 Mahmut ile yeşeren Batı Hayranlığı, İngiliz ajanı Mustafa Reşit Paşa’nın 16 yaşındaki çocuk Padişaha imzalattığı Tanzimat komplosuyla gerçek kangrene dönüşünce beyin travmasına uğrayan Osmanlı Aydınının gözünde Batı’dan gelen her şey modern, güzel, faydalı yâni alafranga. Kendinin olan her şey geri, çirkin, zararlı yâni alaturka oldu” diyor.
Şimdi, Sayın Abdulkadir Duru, “İyi Sorun Sağlam Cevap Alın” kitabının 2. Cilt, 142-145. sayfalarında “Kullanılan aklın iradesi ile kullanan aklın iradesini” şöyle açıklamış: Özet olarak; “Kullanan aklın iradesi öz yapısına uygun, şerefli insanlık iddiasını güden kişinin iddiası, ciddiyetini uyandırır. İddiası aralıksız devam edince ciddiyet harekete geçer ve öz yapının gerçekçilik güdümüyle birleşir. Bu birleşmeden; dikkat, anlayış, takdir etkenleri saat gibi olur. Kafa, takdir edeceği değerleri yargıdan geçirip karar güdümüne öyle havale eder. Tabi ki yargı; mantıkla, şuurla komple çalışır. Yargıyla yapılan takdirin kararı yerinde olur. Kullanılan kafanın bozuk kararı gibi olmaz. Kesin ve isabetli karardır. Bu kararın iradeye verdiği emir, doğrudan doğruya hareket geçer.
Oysa, iradenin çalışması aynı olduğu halde, başkalarına uymuş olan kullanılan aklın kararından çıkar, yarı yarıya şuur altına gider, hayal olur ve titrek hareketlerle, olumsuz davranışlarla ciddiyetsiz bir yaşam sürdürür.
18 yüzyıldaki imparatorluğun askerî gücü zayıflamaya başlamasına rağmen, Batı’da Türk Mûsikîsi tarzında opera, senfoni ve konçertolar besteleme modası salgın halini alır. Handel ile başlayan “Türk Konulu Opera” akımı, Gluck, Gre’ty, Haydn’ın eserleriyle moda olur. Mozart ve Beethoven gibi dâhiler bile bu etkiden kendilerini alamamışlar.
Tüm bunlar gösteriyor ki sen milletinin kültürünü yükseltmeyi hedef tutar ve o hedefe amaçlanırsan; o gaye yolunda çalışırsan, şahsiyet olursun. Seni kullanamazlar. Çünkü senin musikinin aslı, ta derinden gönlüne hitap eder. Batı mûsikîsi kafaya hitap eder. Bizim Mûsikîmiz tek seslidir ama yatay üstünlüğü vardır. Meselâ; iki “do” arasında (bir oktav sesi) Türk Mûsikîsinde “uz koma” kullanılırken Batı Mûsikîsinde tampera sistemi gereği 12 ana ses, (diyez ve bemol) ses kullanılanılabilmektedir.    DEVAM EDECEK
Kaynak: Cinuçen Tanrıkorur: MUSİKİ KİMLİĞİMİZ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER – Sayfa: 16-18
Abdulkadir Duru: İYİ SORUN SAĞLAM CEVAP ALIN – 2. Cilt – Sayfa: 142-145 
 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *