Çorum
Az bulutlu
13°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
41,3197 %0,23
48,8110 %0,44
Ara

Aylaklık Üzerine

YAYINLAMA:
Aylaklık Üzerine Bugün, “Aylaklık” kavramı üzerine bir yazı kaleme almak istiyorum. Yıllar önce okumuş olduğum Bertrand Russel’in, Aylaklığa Övgü isimli kitabı bu terim üzerine tekrar düşünmem gerektiğini bana hatırlatmıştı. Şimdi sizinle aylaklığa dair konuşmak istiyorum. TDK’ye göre aylaklık etmek; boş durmak, işsiz güçsüz dolaşmak, çalışmamak anlamlarına gelmektedir. Toplumdaki genel kanı da budur. Oysaki entelijansiya bu kavram üzerine farklı değerlendirmelerde bulunmaktadır.  Russel, aylaklık kavramını felsefî bir bakış açısıyla tekrar ele almakta ve aylaklığa önem atfetmektedir. Aylaklığa Övgü isimli kitabında Russel, “zorlu çalışma koşullarının insan ruhunu çürüttüğünü ileri sürerek insanların aylaklık etme hakkını savunur. Ancak aylaklık edildiği takdirde yeni bilgiler üretebileceğini, yeni fikirler açığa çıkabileceğini düşünür. Russel, tüketim toplumundan kurtulmanın bir çaresi olarak aylaklığı alternatif olarak görmektedir.”[1]Bu yönüyle Russel, teamüllere aykırı bir bakış açısı sunmaktadır. Peki, bu kavram ilk olarak nasıl ortaya çıkmıştır? Aslında bu kavramı ilk olarak dile getiren kişi Bertrand Russel değildir. Edebiyatta ilk kez Edgar Allan Poe ve Charles Baudelaire’in eserlerinde görülmüştür aylak (flâneur) kavramı. Konuyu biraz açmakta fayda var. “Aylak (flâneur), Fransızca kökenli bir kelime olup, ‘aylak kent gezgini’ anlamına gelir. Flâneur, şehirde koşturan, çalışan diğer insanların aksine sakince sokakları dolaşan, gözlem yapan ve düşünen bir karakterdir. Kalabalıklar içinde yalnız bir şekilde gezer ve herhangi bir amacı yoktur.[2] Türk edebiyatında bu karakterin izlerini sürdüğümüzde karşımıza Yusuf Atılgan’ın “Aylak Adam” eseri çıkmaktadır. Roman, bütün değerlerini yitirmiş, dayanacak bir şey arayan, tedirgin, mirasyedi bir aydının yaşamını anlatır. Baş karakter C., ailesinden kalan gelirlerle kahvehanelerde, restoranlarda, kitap okuyarak, yürüyüşlere çıkarak kısacası “aylaklık” yaparak geçirir günlerini. Bitmek bilmeyen bir arayış içerisindedir. Belki neyi aradığını da bilmemektedir. Bu arayış; modern insanın yalnızlık, yabancılaşma, anlamsızlık ve boşluk duygularını aylak adam profili üzerinden ifade etmeye çalışmaktadır. Aylaklık üzerine bakış açımızı genişletmeye devam edelim. Paul Lafargue, Tembellik Hakkı adlı eserinde aylaklık üzerine düşüncelerini ideolojik bir görüşle ifade eder.Tembellik Hakkı, çalışmanın kutsallaştırılması ve işçi sınıfının sömürülmesine karşı yazılmış bir eserdir. Lafargue, aylaklığın miskinlik veya başıboşluk olmadığını aksine ütopik bir özlemin merkezine özgürlüğü koyduğunu ifade etmektedir.[3] Robert Louis Stevenson ise, “Aylaklık Üzerine” yazdığı denemesinde aylaklığın insanın ruhunu, zekâsını ve hayal gücünü beslediğini belirterek bu kavramı yüceltmektedir. Stevenson ile aynı düşünceleri paylaşan Tom Hodgkinson, Aylaklık Sanatı eserinde; aylaklığı bir yaşam felsefesi olarak sunar ve modern toplumun dayattığı çalışma, tüketim ve başarı baskılarına karşı alternatif bir yol önerir. Yazar, aylaklığın insanın mutluluğunu, özgürlüğünü ve yaratıcılığını artırdığını, çalışmanın ise insanı yorduğunu, sınırladığını ve köleleştirdiğini savunur. Entelektüel çevrenin eserlerinde önemle yer verdiği ve edebiyatta, felsefede kendine yer bulan aylaklık kavramının, toplumda genel kabul gören tembellik ya da miskinlik gibi terimlerden çok uzakta bir anlam taşıdığını sanırım anladık. İnsanların bireysel olarak gelişim süreci ve akabinde toplumlarda meydana gelmesi beklenen dönüşümler bir aylaklık döneminin neticesinde ortaya çıkmayı bekliyor olabilir mi dersiniz? Bir başka açıdan bakıldığında küllerinden doğmayı bekleyen ferdin nekâhet döneminin sancıları olabilir bu aylaklık, kim bilir… Kaynakça [1] https://boboscope.com/icerik/aylaklik-uzerine-kitaplar 2 https://tr.wikipedia.org/wiki/Flanör 3 https://tr.wikipedia.org/wiki/Tembellik_Hakkı
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *