Çorum
Açık
19°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
39,4905 %0.31
45,4367 %-0.27
Ara

HATIRALARLA TÜRK MUSİKİSİ (47)

YAYINLAMA:
HATIRALARLA TÜRK MUSİKİSİ (47) TANBURİ ALİ EFENDİ Tanburi Ali Efendi, 1836 yılında Midilli Adası'nda doğar. Babası Hafız Bekir Efendi'dir. Ailesinde "hafızlık" gelenek halindedir. Ali Efendi, gençliğinde bir kızı sever fakat kızın babası bütün ısrarlara rağmen kızı vermez. Ali Efendi de kahreder ve acıya dayanamaz, İstanbul'a gelir. Yaşı 18'dir. İstanbul'da musikiyi Latif Ağa, Sütlüceli Asım Efendi ve Kemani Rıza Efendi'den öğrenir. Sevdiği kızın babasına inat, hırs yaparak tanburu, Yenikapı Dergahı Şeyhi Celaleddin Efendi ve Tanburi Küçük Osman Bey'den öğrenir. Aynı zamanda Fatih Camii Müderrisi Hafız Şakir Efendi'den Kur'an-ı Kerim'in çeşitli okunuş tarzı "İlm-i Vücuh"u öğrenir. Sesi ve okuyuş tarzı çok güzeldir. Dini konularda da çok mesafe alır. Sultan Aziz Zamanında imtihanı kazanarak Saraya müezzin olur. Çok kısa zamanda yükselir "Kudüs Payesi" ile sarayın İkinci imamlığına yükselir. 1862 yılından 1855 yılına kadar görevde kalır. Ancak, Sultan 2. Abdülhamid'in, 1876'da saltanat darbesinin yıllarca edebiyat ve musiki meclislerinde hazırlandığına inanarak sürgüne yolladığı sanatçılar arasında Tanburi Ali Efendi de nasibini alır ve İzmir'e sürülür. İzmir'de talebeleri ile meşk ederken kendini iyi hissetmez. "Siz meşk'e devam edin, dinlenir dönerim" diyerek yan odada istirahat ederken vefat eder. Daha önce, Rakım Erkutlu'ya, meşk arasında; "ben vefat edince, -evinin penceresinden görünen mezarlığı göstererek- beni bu köşeye defnedin" diye tenbih eder. İstediği yere defnedilir. Ancak, ihmalden dolayı yıllar sonra mezarının yeri bulunamaz. İstanbul'da iken Aksaray'da Tanburi Cemil Bey'in amca oğlu Mahmud Bey'in de bulunduğu bir mecliste daha delikanlılık çağında olan Cemil Bey'i heyecanla dinledikten sonra; "Evladım, bunca senedir bu sazı biraz çalardım, eh şöyle böyle biraz da yendik de sanırdım. Şimdi seni dinledikten sonra bir daha tanburu elime almayacağım" der. Aslında, eski tanbur icrasını Cemil Bey'e öğreten de Ali Efendi'dir. Tanburi Ali Efendi için Dr. Nazmi Özalp şöyle diyor; "Bir bestekâr olarak musikimizin en içli bestekârlarından biridir. Bestelemiş olduğu klâsik şekildeki eserleri ve şarkıları ile samimi lirizmin heyecanlarını, coşkularını seslendirmiş olan bu değerli bestekârımızın bir aşk macerasının mahsulü olan Suzidil Makamındaki beste ve semâileri, gerçekten yanan bir gönülün kıvılcım ve alevleri ile örülmüş gibidir" diyor. Suzidil takımını, İzmir'de bulunduğu yıllarda besteler. Meşk sistemini tercih ettiği için nota kullanmaz. Oğlu Aziz Mahmut Bey, eserlerine notaya alır. Ancak, Aksaray'daki büyük yangında yok olur. Dr. Suphi Ezgi, sonradan külliyatını toplamaya çalışır, ömrü vefa etmez. 100'den fazla fasılı ezbere bilen Tanburi Ali Efendi, Sipihr, Nişabur, Muhayyer-Zengüle, Muhayyer-Sünbüle, Arazbar-Buselik gibi az kullanılmış veya unutulmuş bazı makamlardan takım yaparak, bu makamları canlandırır. DEVAM EDECEK Kaynak: Ümit Yazıcı: TANBURİ ALİ EFENDİ Hayatı ve Eserleri Dr. M. Nazım Özalp: TÜRK MUSİKİSİ TARİHİ 1. Cilt - Sayfa 273-274
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *