Çorum
Açık
13°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
39,9110 %0.32
47,0647 %-0.11
Ara

Saatler Boyunca Başka Saatleri Bekleriz

YAYINLAMA:

İnsan, hiçbir zaman bulunduğu anı tamamıyla kucaklayamaz. Ya geçmişin gölgesindedir ya da geleceğin ihtimallerinde. Beklemek, bu yüzden doğamızdadır. Huzur ararken bir akşamı, aşkı beklerken bir mesajı, özgürlüğü beklerken bir günü iple çekeriz. Beklemek, her ne kadar pasif bir eylem gibi görünse de aslında içinde çok şey barındırır. Umut, endişe, özlem ve bazen de korku.

Beckett’in Godot’yu Beklerken’indeki karakterler gibi, neyi beklediğimizi tam olarak bilmeden bekleriz çoğu zaman. Çünkü beklemek, boşluk hissini doldurmanın bir yoludur. Bir şeyin geleceğine inanmak, şu anın anlamsızlığını daha katlanılır kılar. Ne var ki beklediğimiz an geldiğinde, çoğu kez aradığımızın o olmadığını fark ederiz. Ve böylece, başka bir saati beklemeye koyuluruz. Döngü sürer gider

Saatin tik takları arasında kaybolurken, anı kaçırırız çoğu zaman. An, elimizde bir kelebek gibi titrerken biz, onu kafese koyup sonsuza dek saklayabileceğimizi sanırız. Oysa zaman, ne durur ne geri döner. Her bekleyiş biraz eksiltir bizi. Her gelen saat, bir öncekini yutar.

Belki de bu yüzden çocukluk zamanlarıyla şimdiki saatler arasında uçurumlar vardır. Çocukken saatlerin farkında bile olmayız. Çünkü beklemeden yaşarız. An’ı tüketiriz, tadını çıkarırız. Büyüdükçe, saatleri hesaplamayı öğreniriz. Dakikaları sayar, randevuları kovalar, teslim tarihlerini not ederiz. Zaman artık bir dost değil, bir denetleyici olur. Beklemek ise bir mahkûmiyet.

Peki, saatler boyunca başka saatleri beklemekten vazgeçebilir miyiz? En azından, beklerken gözümüzü kapatmadan etrafımıza bakmayı, o anın sesini, kokusunu, yükünü hissetmeyi öğrenebiliriz. Çünkü hayat, beklediğimiz şeyler kadar, beklerken kaçırdıklarımızdan da ibarettir.

Ve belki de en kıymetli saat, ne beklediğimiz ne de geride bıraktığımızdır.  Sadece şu andır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *