Belki de Onun Dünyasında Mevsim Yazdı
İnsanın iç mevsimi, yaşadığı olaylardan değil, onlara verdiği anlamdan doğar. Bir çocuğun elinden alınan bir oyuncak, kimine göre küçük bir şeydir oysa o çocuk için bütün bir ilkbahar gider, yerini hazana bırakır. Bir yetişkinin gözünde ise, alınan terfi büyük bir zaferdir ama eğer onun kalbinde bir eksiklik varsa, o başarı güneşi bile ısıtamaz içini. Mevsimler kayar, yer değiştirir, içimizde usulca hüküm sürer.
“Bu kadar mutlusun, nasıl olur?” deriz bazen. “Bu kadar huzurlusun, nasıl mümkün?” Oysa bilmeyiz, belki de onun içindeki yaz, dışarıdan görünmeyen bir sabrın, bir inancın, bir kabullenişin ürünüdür. Kim bilir, belki o da bir zamanlar karlar altında kalmış ama kışı sevmemiştir. İçindeki kuşlar üşüyünce, onlara sıcak bir yuva kurmuştur düşlerinde. Her sabah kendi güneşini doğurmuştur.
Yaz, sadece bir mevsim değildir, bir haldir. Umutlu bakabilmenin, affedebilmenin, geçmişin acılarına rağmen gülümseyebilmenin halidir. Belki de onun dünyasında mevsim yazdı çünkü kalbini kışa açmamıştı. Rüzgârlardan duvar değil, rüzgar gülleri yapmıştı kendine. Her acıyı bir serin esintiye çevirmiş, her kaybı yeni bir filizlenmeye yormuştu.
O yüzden yargılamamalı insanları. Çünkü onların hangi mevsimde yaşadığını bilmiyoruz. Bize soğuk gelen bir söz, belki onun içinin sıcağıyla dengelenmiştir. Bize anlamsız gelen bir sevinç, belki onun yıllardır beklediği güneşin doğuşudur.
Ve belki de... evet, belki de onun dünyasında mevsim gerçekten yazdır. Hep yaz. Çünkü o öyle seçmiştir. Ve bazen, seçilen bir mevsim, yaşanılan bütün yılları dönüştürmeye yeter.