Yusuf Kuyudan Çıktı
Kuyular karanlıktır. Sessizdir, soğuktur ve çoğu zaman kimsenin uğramadığı yerlerdir. Oraya düşen ya da atılan biri için dünya, yukarıdan sarkan bir ip kadar uzak ve belirsizdir. Kimi zaman bu ip umut olur, kimi zaman yalnızca hatıra... Ama insanın içinde, her zaman, her kuyunun bir ağzı vardır, Yusuf'un kuyudan çıkabileceği gibi.
Yusuf, sadece bir isim değil, insanoğlunun en kadim hikâyelerinden biridir. Kur’an’da da geçen bu kıssa, ihanetle başlayan ama ilahi bir hikmetle nihayetlenen bir yolculuktur. Kardeşlerinin kıskançlığıyla bir kuyuya atılan Yusuf, oradan geçen bir kervanla kurtarılır, Mısır’a köle olarak satılır, iftiraya uğrar, zindana düşer… Ve sonra bir sabah, tüm bunların üzerinden yükselerek Mısır'ın en bilge yöneticisi olur. Çünkü Yusuf’un kuyusu kaderin derinliğiyle kazılmıştır. Oradan çıkışı, yalnızca bir kurtuluş değil, bir yükseliştir.
Ama aslında her insanın bir Yusuf’u vardır içinde. Herkesin bir kuyusu vardır. Kimimizin kuyusu çocuklukta yaşadığı bir travma, kimimizin yalnızlığı, kimimizin yoksulluğu, kimimizin unutulmuşluğu… Kuyular değişir ama hissi değişmez: Çaresizlik. O derinlikte zaman durur, ses yankılanır ama duyulmaz. Herkesin yukarıda bir hayatı vardır, ama senin sesin dibi gösteren taşlara çarpar.
Yusuf’un kıssası bize şunu öğretir: Kuyudan çıkmak sadece yukarı doğru bir hareket değildir. Aynı zamanda içeriye, kendine doğru bir yolculuktur. Karanlıkta neyle yüzleştiysen, çıktığında onunla yürümek zorundasındır. Kuyu, seni senden ayıran değil; seni sana gösteren yerdir. Orada acını tanırsın, gururunu, korkunu ve sabrını… Yusuf’un kuyudan çıkışı, sadece kurtuluş değil; olgunluğun, dönüşümün ve affın da simgesidir.
Ve sonra, bir sabah olur. Kimseye haber vermeden. Bir ses gelir: “Yusuf, senin için zaman doldu.” Ve sen, dizlerinin bağı çözülse de ayağa kalkarsın. Çıktığında eski sen değilsindir artık. Kuyu, seni büyütmüştür. Acı, seni arıtmıştır. Ve sen, sana yapılanı unutmayarak ama kinlenmeyerek yürümeye başlarsın. Yusuf gibi.
Çünkü bazı kuyular sadece seni sınamak için değil, seni sen yapacak olanı ortaya çıkarmak için kazılmıştır.
Artık Yusuf kuyudan çıktı. Belki sen de çıkmak üzeresin. Belki ip sarkıtıldı bile, sadece tutman gerekiyor. Belki de sen, başkasının kuyusuna ip sarkıtacak olan kervansın. Kim bilir?