Hatıralarla Türk Musikisi (92) Enderûni Ali Bey (Hanende Kadıköylü Ali Bey)
Eski musikişinaslardan Dr. Hamid Hüsnü Bey (Kaynarca), Temmuz 1948 tarihinde musiki üstadı Ruşen Ferit Kam’a yazdığı mektupta, Enderûni Ali Bey’in babasının dayısı olduğunu ve hem de kendisinin Ali Bey’i bizzat dinlediğini detaylı bir şekilde anlatır.
Dr. Nazmi Özalp da Ruşen Ferit Kam’ın talebesidir. Ruşen Ferit Bey’e mektubu detaylarıyla açıklar.
Mektuba göre; Ali Bey, 1831 yılında Kastamonu’nun Tosya İlçesinde doğar. Küçük yaşta başındaki saç hastalığına yakalanır. Hem tedavi olmak hem de öğrenim görmek üzere, İstanbul Küçük Mustafa Paşa’da oturan ve Gümrük Memurluğu yapan İzzet Efendi’nin yanına annesiyle birlikte gelir. İzzet Efendi, evinin yakınındaki bir okula yazdırır. Aynı zamanda hastalığının iyileşmesi için çalışır.
Yaramaz Ali’yi Sultanahmet civarındaki “Darüleytam”a kaydettirir. Ali, her gün ezan okur. Tesadüfen Bab-ı Âli’de yüksek mevkide bulunan bir zât, Ali’nin güzel ses ve makama uygun duygulu okuduğunu işitir. Darüleytam’ın Müdürü ile görüşerek Ali’yi Enderun’a kaydettirir. Bir yolunu bulup, Dellâlzâde İsmail Efendi’nin talebesi olmasını sağlar. Alla, kimleri kimlerin vasıtasıyla yükselmesini vesile kıldığının güzel bir misali.
Dellâlzâde, Ali’ye; “Sen ne yaparsın, ne okursun?” diye sorunca Ali de; “Ezan okurum, bir de mani okurum efendim” der. Dellalzâde, sesinin güzelliği ve falsosuz okuyuşu sayesinde yetiştirdiği talebesini birkaç sene sonra 4-14 yaşlarında iken, Sarayda an beş günde bir icra edilen fasıla götürür. Sultan Mecid huzurunda yapılan faslın arasında mani havası çalınır. Ali, çok güzel mani okur. Bitince, Sultan Mecid’in huzuruna çıkarılır ve içinde 20 altın olan kese ile ödüllendirilir.
Saraydan izinli çıktığında keman alır ve kısa zamanda öğrenir. Zellâlzâde İsmail Efendi Ali Bey’in keman çaldığını duyunca; “Sen muhteşem hanendesin, keman senin neyine” diyerek kemanı parçalar.
Dellâlzâde’nin ölümünden sonra Ali Bey ve Hacı Faik Bey birlikte Enderun’dan ayrılırlar. Ali Bey, evlenir ve Kadıköy’de bir ev alır ve eşi ile birlikte orada yaşamaya başlar. Zeynep Kâmil Hanım’ı aylık 20 altın maaşla hoca olarak tutar.
Hidiv İsmail Paşa, konakta Ali Bey’i dinler, çok beğenir. Mısır’a götürür. Eline verilen şiiri Hicaz makamında Sengin Semâi usulünde besteler. “Derdimi arzetmeye ol şuha bir dem bulamadım.” 400 altın ile ödüllendirilir. Paşa, yeni bir şarkı yapmasını ister. Eski Evcara şarkının “Ol hilâl ebrû gam ile sinemi meşhun eder” güftesini Karcigâr makamında besteler ve Paşaya okur. Paşanın çok hoşuna gider, 400 altın ile ödüllendirilir.
Ali Bey, çok etkili ve tiz perdelere rahat çıkabilecek bir sese sahiptir. Sultan Ahmet semtinde bir düğünde, Tatyos Efendi ile karşılaşırlar. Tatyos Efendi, uşşak faslın arasında taksim yapar. Ali Bey de sesi ile taksime başlar. Muhteşem bir fasıl olur.
Ali Bey, çok hareketle bir ömür sürer. Yaşadığı sürece aranır ve takdir edilir. Büyük paralar kazanır. Tutmasını bilmediği için evinin eşyalarını satacak duruma düşer. 1899 yılında vefat eder.
Bir hayli öğrenci yetiştirir. Şarkı ve gazel (ses taksimi) okumakta çok meşhurdur. Günümüze 40 şarkısı gelmiştir. Hicaz; “Âşık oldum yavrucağım yüzüne” Devr-i Hindi. Uşşak; “Aşkın ile bülbül gibi artmaktadır âhım” Curcuna. Şarkılarından bazılarıdır. DEVAM EDECEK
Kaynak: Dr. Nazmi Özalp: TÜRK MUSİKİSİ TARİHİ - 1. Cilt (Sayfa: 267-269)
Yılmaz Öztuna: BÜYÜK TÜRK MUSİKİSİ TARİHİ - 1. Cilt (Sayfa: 45)