O Kitap Şöyle Sonlandı
O kitabın sonunu kim yazdı, bilmiyorum. Belki ben yazdım belki de sayfalar kendi ağırlığıyla kapandı. Her cümlenin içinde biraz ben vardım biraz da benden kaçanlar. Kitap, yalnızca bir metin değildi, benimle başlayıp benden bağımsızlaşan bir organizmaydı. Yazarken anlamaya çalıştım, okurken unuttum.
Bir kitabın sonu aslında yazıldığı an bitmez, okunmadığı an biter. Sayfalar arasında dolaşan bir rüzgâr gibiydi hayatım. Her paragrafta bir “keşke” yankılanıyor, her nokta bir nefes gibi içime doluyordu. Şimdi o nefes, o noktanın içinde sustu. Çünkü bazı sonlar sessizlikle yazılır.
Zamanla fark ettim ki, hiçbir kitap gerçekten bitmez. Sadece sayfa numaraları tükenir. Asıl metin, okurun zihninde yaşamaya devam eder. Ben de kendi hikâyemin okuru oldum. Her sabah yeni bir sayfa açtım ama aynı kelimelere takıldım: “Neden?” ve “Nasıl?” Belki de insan, kendine sürekli bu iki soruyu sorarak tükeniyor.
Bir dönem, hayatın beni yazdığını sandım. Sonra anladım ki kalem elimdeymiş ama mürekkep kaderinmiş. Her satırı titreyerek yazdım. Bazılarını silmek istedim ama izi hep kaldı. Kâğıt hafızası güçlüdür, unuttuğunu sandığın cümleleri bile bir gün nemli bir akşamda yeniden belirir.
Ve sonunda, o kitap şöyle sonlandı: Bir karakter susmayı seçti, diğeri anlamayı. Ben ise aralarında bir yerde, virgül gibi kaldım. Ne tam bittim ne de yeniden başladım. Çünkü bazı hikâyeler nokta konulamayacak kadar insandır.
O kitabın sonunu kapatırken değil, hatırlarken yazdım aslında. Artık biliyorum, her kitap biter ama anlatı devam eder. Her kelime ölür ama yankısı yaşamayı sürdürür. Benim kitabım da öyle sonlandı. Bir sessizliğin içinden, başka bir hikâyeye dönüşerek.