Hatıralarla Türk Mûsikîsi (109) Garplı Gözüyle Türk Musikisi -4-
Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğünün 14-18 Haziran 1988 tarihinde tertiplediği, bizim de organizasyonda görevli olduğumuz “1. MÜZİK KONGRESİ”ne Cinuçen Tanrıkorur, 12. sırada “TÜRKİYE’NİN TANITIMINDA MÜZİĞİN YERİ” isimli bildirisiyle katılır.
Cinuçen Tanrıkorur, bildirisine şöyle devam eder; “Rotterdam Konservatuvarı Kanun Öğretmenlerinden Mr. Wauter Swerts, sanatçımızı yakından tanığıdını ve takdir ettiğini belirterek, Rotterdam Konservatuvarındaki öğrencileri için bir konser vermesi önerisinde bulunmuştur.”
Hollanda’daki Büyükelçimiz, Bakanlığa gönderdiği 24 Şubat 1988 tarahli telgrafında Ud Virtüözü Cinuçen Tanrıkorur’un davet edilmesini böyle açıklamış.
Wauter Swets, 7 dil bilen ve kanun çalan bir müzikolog bestecidir. Rotterdam Konservatuvarı öğrencilerini, Türk Mûsikîsini iyice öğrenmeden mezun etmemektedir.
1977 yılının Ekim ayında İstanbul’a gelen Wauter Swets ile Kubbealtı Akademisi Mecmuası sahibi Semiha Ayverdi arasında mecmuanın idare odasında bir sohbet gerçekleşir.
Wauter Swets, Türk Mûsikîsi ile ilgili şöyle açıklamada bulunur; “Ben Hollanda’da Rotterdam Konservatuvarını bitirdikten sonra merak ettiğim Balkan Devletlerindeki mûsikîyi araştırmaya başladım. Çok farklı bir mûsikî ile karşılaştım. İstanbul’a geldim. Tek sesli fakat tabiattaki seslerin tamamını kapsayan çok derinlikli, doğrudan insanın kalbini etkileyen musikinin Balkanlara İstanbul’dan geçtiğini gördüm. Sonra, Türkistan’a kadar gittim. Çünkü Türk Mûsikîsinin kökünün Türkistan’a dayandığını tespit ettim. Sizin Mûsikîniz tek sesli ama çok sesliliğe ihtiyaç duymayacak kadar kapsamlı. Batı’da Majör ve Minör (büyük üçlü-küçük üçlü) ile elde edilen 12 ton vardır ama sizde 150’den fazla makam var. Batı’da 6’yı bulmayan usûl varken, sizde 70’in üzerinde usuller var. Meselâ; Batı’da (5/8-7/8-9/8-10/8) gibi aksak ölçülü usûller yokken sizde 120 zamanlıya kadar büyük usûller var. (Zincir usûlü 120 zamanlıdır ve 5 büyük usûlden oluşur.)”
Semiha Ayverdi, Klâsik Türk Mûsikîsi hakkındaki görüşlerini sorar.
Wauter Swets; “Muhteşem. Ancak, aklımın almadığı, bu çok zengin yatay mûsikînize rağmen, Kongo’da bile entellelrin yapamadığını Türkiye’de kendi musikisini inkâr eden, basit ve demode gören ve illâ da Batı Mûsikîsi diye kompleks içinde aydın geçinenlerinizi gördüm. Hayret ettim. Melodi zenginliği içinde yüzerken, kendi kültürünü aşağılayan, inkâr eden “çağdaş” geçinen bu kompleksli musikici insanlarınız kendi gelenek ve göreneklerinizi de hiçe sayıyor. Hayret ettim” diyor.
Wauter Swets’in ‘Saba Saz Semaisi’ bende mevcut.
1934 yılında Almanya’daki Nasyonal Sosyalist Hükümeti, Paul Hindemith’i “kültür bolşeviği” ilan ederek eserlerini yasaklar. 1935’de Türk Hükümeti, onu, yeni kurulmakta olan Devlet Konservatuvarında bir müzik bölümü oluşturması için Türkiye’ye davet eder. 1937 yılına kadar 4 defa Ankara’ya gelir. Klâsik Türk Mûsikîsinin mükemmel olduğunu, aslında dokunulmaması gerektiğini söyler.
1970’lerde Fransız Resmî Radyosu, Cinuçen Tanrıkorur’u davet eder. Radyoda saatlerce Ud ile Türk Mûsikîsi icra eder. Özellikle Türk Saz Mûsikîsinden eserler çalar ve Fransız Millî Plak Ödülüne lâyık görülür.
Cinuçen Tanrıkorur, bunu şöyle izah ediyor; “Aradıkları asliyet, otantiklik yâni kişilik ve onur. Halide Etip Adıvar bir yazısında; Türk Toplumu, kendisine Batı medeniyeti içinde bir yer edinme çabasına girişirken, aynı zamanda şahsiyetini kaybetmiş olmanın buhranını da yaşar” diyor. Kendi Kültür değerine saygılı olmayan milletleri, başka milletler de saymaz.”
DEVAM EDECEK
Kaynak: 1. MÜZİK KONGRESİ BİLDİRİLER – Kültür ve Turizm Bakanlığı – Sayfa: 55-56
Semiha Ayverdi: Ekim 1977 KUBBEALTI AKADEMİSİ MECMUASI
TÜRK ve DÜNYA ÜNLÜLERİ ANSİKLOPEDİSİ – 5. Cilt – Sayfa: 2768